İSTANBUL (AA) – AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, 2. Dünya Savaşı sonrasında dünyada kurulan düzenin bozulmaya başladığını belirterek, "Eski dünyanın öldüğünü, dikişlerinin söküldüğünü görüyoruz. Ama yeni dünyanın doğduğuna dair herhangi bir emare göremiyoruz." dedi.
AK Parti'nin iktidara gelişinin 20. yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen "21. Yüzyılda Siyaset ve Yeni Açılımlar Forumu" kapsamında "21. Yüzyılda Siyasal Kurumlar ve Yeni Yaklaşımlar" başlıklı panel gerçekleştirildi.
Panelin moderatörlüğünü yapan Çelik, 2. Dünya Savaşı sonrası dünya düzeninin giderek yıpranmaya ve değişmeye yüz tuttuğunu, ABD eski Başkanı Donald Trump'ın küreselleşmeye karşı sözleri ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping'in küreselleşmeyi ve serbest ticareti desteklediğine yönelik sözlerinin bunun en somut örneklerinden olduğunu söyledi.
Rusya-Ukrayna savaşıyla Almanya'nın 100 milyon avroluk bir bütçeyi silahlanma için ayırmasının bilinen dünya düzeninin sona ermeye başladığını gösterdiğini aktaran Çelik, "Bunun karşısında yeni bir düzen doğamıyor. Eski dünyanın öldüğünü, dikişlerinin söküldüğünü görüyoruz. Ama yeni dünyanın doğduğuna dair herhangi bir emare göremiyoruz. Onun için canavarlar çağı barbarlar çağı." diye konuştu.
Çelik, Birleşmiş Milletlerin dünyadaki krizler karşısında en etkisiz kaldığı dönem olduğunu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın dile getirdiği "Dünya 5'ten büyüktür" söyleminin artık başka devlet başkanları tarafından da dile getirildiğini aktardı.
Dünya halklarının küresel adalet için güvendiği bir kurum olmadığını belirten Çelik, şunları söyledi:
"Ya da dünya üzerinde güçsüz bir devletin, güçlü bir devlet tarafından haksızlığa uğradığında hakkını arayacağı kurumlar var mı? Var. Peki o kurumlara gittiğinde hakkını elde etmesi için ne kadarlık bir süre ya da ne kadarlık bir gayret göstermesi gerekir? Ucu açık ve onu herhangi bir şekilde bilebilmek mümkün değil. O yüzden küresel eşitlik, küresel adalet gibi taleplerin aslında dünyada en yüksek düzeyde duyulduğu bir dönemdeyiz."
– "Tahıl anlaşmasında fakir ülkeler çok kimsenin umurunda değil"
Ömer Çelik, 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan düzende değişen alanlardan birinin demokrasiyle ilgili olduğunu dile getirerek, "Bugün demokrasi çerçevesinde ortaya koyulan fikirler, bütün dünyayı kapsayan bir demokratik anlayışı mı ifade ediyor, yoksa Rusya savaşından sonra açık bir biçimde Amerika'nın yapmaya çalıştığı gibi bir tür Batı milliyetçiliği üretmek için mi araçsalaştırılıyor?" dedi.
Eski dünyanın öldüğü yeni dünyanın doğamadığı bir yapının içerisinde olunduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti:
"Uluslararası ilişkilerde pek çok bencil sonuçlar da doğdu. Pandemi döneminde birbirine maske vermeyen, aşı vermeyen gelişmiş ülkeler gördük. Şimdi de en son bunu tahıl anlaşmasında görüyoruz. Fakir ülkelerin çok kimse umurunda değilken, en son Cumhurbaşkanımız Sayın Putin'le görüşünce Cibuti, Somali gibi ülkelere tahıl gönderilmesiyle ilgili bir irade ortaya çıktı. Dolayısıyla bu çerçevede bakıldığında bu kurumların artık dünyayı temsil etmekte zorlandığı yeni yaklaşımlara ve bu kurumların reforme edilmesi için yeni fikirlere ihtiyacımızın olduğu bir dönemde olduğumuz son derece aşikar."
– "Filozoflarla, siyasetin aktörü olan uygulayıcılar arasında sürekli bir kopuş söz konusu"
Panelde bir konuşma yapan İstanbul Medeniyet Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alim Yılmaz, siyasetin aslında bir yönüyle toplumsal ahlakı da ifade ettiğini ve insanların siyasete büyük oranda muhtaç olduğunu söyledi.
Günümüzde gelişen olaylara paralel olarak sert devlet söyleminin ortaya çıktığını ve Türkiye'nin de bundan payını aldığını belirten Yılmaz, "Bunun en büyük nedeninin büyük güçler olan Amerika Birleşik Devletleri ya da Rusya'nın global düzeyde yürütmüş olduğu politikadır. Siyaset ve hakikat arasındaki mesele tartışmalı bir meseledir. Siyasetin hakikat eksenli yapılması gerektiğini düşünen filozoflarla, siyasetin aktörü olan uygulayıcılar arasında sürekli bir kopuş söz konusudur. Siyaset bir yönüyle kelime oyunlarının da olduğu bir alandır." diye konuştu.
Siyaset ve hakikat arasında bir bağ kurulması gerektiğini aktaran Yılmaz, başka türlü uzlaşma ve toplumsal hayatı barış içinde sürdürmenin pek mümkün olamayacağını dile getirdi.