İSTANBUL (AA) – MOHAMMAD FARİD MAHMOUD ABDULLAH – Suudi Arabistan ile ABD arasındaki enerji anlaşmazlığının, eski Başkan Donald Trump döneminden beri devam eden bir konu olarak iki ülke arasındaki ilişkileri etkileyebileceği ihtimali son gelişmelerle güç kazandı.
Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC+ grubu, 5 Ekim'de Viyana’da düzenlenen toplantıda günlük petrol üretimini kasımdan itibaren 2 milyon varil azaltma kararı aldı.
Kararın ardından Beyaz Saray'dan yapılan açıklamada, "Başkan Joe Biden, küresel ekonomi (Rusya Devlet Başkanı Vladimir) Putin'in Ukrayna işgalinin olumsuz etkileriyle mücadele ederken, OPEC+ grubunun üretimi azaltmaya yönelik basiretsiz kararından dolayı hayal kırıklığına uğramıştır." ifadeleri kullanıldı.
ABD Başkanı Biden da dün gazetecilere yaptığı açıklamada söz konusu karar nedeniyle hayal kırıklığına uğradığını yineledi.
Biden, Temmuz 2022'de Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretten dolayı pişmanlık duyup duymadığı sorusuna ise "Bu seyahatin ana amacı petrol değildi. Bu seyahatin amacı Orta Doğu ve İsrail'in pozisyonlarını netleştirmekti." yanıtını verdi.
– İki ülke arasındaki enerji anlaşmazlığı birkaç yıla dayanıyor
Washington'un, ABD'de akaryakıt fiyatlarının yükseldiği bir dönemde Suudi Arabistan'ın fiili liderlik ettiği OPEC+ grubunun kararlarına verdiği bu tepki ilk değil.
ABD piyasalarında geçen hafta bir galon benzinin fiyatı 60 sent artışla 4,9 dolara yükseldi. ABD'de Kongre ara seçimlerinden yaklaşık bir ay önce yaşanan bu artışlar oldukça önemli.
Suudi Arabistan ise 23 üyesi olan OPEC+ grubunun en önemli üreticilerinden biri.
Eski Başkan Trump döneminden bu yana Washington ile Riyad arasındaki anlaşmazlığın en büyük kaynağı enerji. Nitekim Trump, OPEC+ grubunun kararlarına farklı münasebetlerle 10 kez tepki göstermişti.
Biden döneminde de devam eden iki ülke arasındaki enerji anlaşmazlığının, yakın bir tarihe kadar Washington'un Orta Doğu'daki en büyük müttefiki sayılan Suudi Arabistan'la başka sektör ve alanlara da yansıması muhtemel.
– ABD'nin, Yemen'de Husilerin saldırılarına karşı Körfez'deki müttefiklerine desteği yetersiz kaldı
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Yemen'deki İran destekli Husi milislerin saldırıları karşısında ABD'den yeterli düzeyde destek göremedi.
Körfez'deki iki Arap ülkesinin toprakları, son yıllarda Husilerin balistik füze ve insansız hava araçlarıyla düzenledikleri saldırıların hedefi oldu.
– Körfez'deki Arap ülkelerinin endişesi
Bu arada Suudi Arabistan ve petrol üreticisi diğer Körfez ülkelerinin gözünde Washington küresel petrol piyasasında tek başına söz sahibi olma yolunda bir rol arayışında.
Bu durumda Batı ve G7 ülkeleri, Rus petrolü için tavan fiyatı belirleme kararına sahip olacak ve bunu diğer üretici ülkelere karşı da uygulayabilecek. Dolayısıyla petrol üreticisi Körfez ülkelerinin en önemli endişelerinden biri de bu.
Dünya petrol üretiminde ABD'den sonra günlük ortalama 11 milyon varille ikinci sırada olan Suudi Arabistan'ın küresel petrol piyasasındaki ağırlığı büyük.
Günlük üretimini 12,3 milyon varile kadar çıkarabilecek güçte olan Suudi Arabistan, ABD'den sonra petrol üretiminde ikinci ülke olsa da dünyada petrol satan ülkeler arasında normal şartlarda günlük 7,3 milyon varil ve olağanüstü durumlarda 8 milyon varile çıkarabilecek kapasitesiyle birinci sırada yer alıyor.
– ABD Kongre seçimleri ve artan petrol fiyatları
ABD yönetiminin, OPEC+ grubunun fiili lideri olarak gördüğü Suudi Arabistan'a eleştirilerinin süreceği öngörülüyor. ABD'li Demokratlar da petrol fiyatlarındaki artışların arkasında olmakla suçladıkları enerji şirketlerine saldırıyor.
Petrol fiyatlarındaki artışların doğrudan seçmenleri etkileyeceğinden emin olan Demokratlar, önümüzdeki ay gerçekleşecek ara seçimlerde Cumhuriyetçilerin lehine bir sonuç çıkmaması için petrol fiyatlarının düşmesini arzuluyor.
– OPEC+ grubunun kararından sonra Suudi Arabistan hedefte
Suudi Arabistan Enerji Bakanı Abdülaziz bin Selman liderliğinde Viyana'da düzenlenen basın toplantısının ardından hem Suudi Arabistan hem de OPEC+ grubuna yönelik peş peşe tepkiler gelmeye başladı. Nitekim CNBC televizyonunun da aralarında bulunduğu Batı medyası, OPEC+ grubunun günlük üretimi düşürme kararının Rusya'ya destek anlamı taşıdığı gibi siyasi bir kart olarak küresel enflasyona da yeni bir yük getirmeyi hedeflediğini belirtti.
Basındaki saldırgan tutum, ABD'nin Körfez'deki Arap ülkeleriyle ekonomi diplomasisinde bir sonuç elde edemediğini yansıtıyor. Öyle ki ABD Başkanı Biden'ın temmuz ayında Suudi Arabistan'a yaptığı ziyarette gündeme getirdiği petrol üretiminin artırılması isteğinin yerine getirilmediği görülüyor.
Bu arada ABD Kongresindeki 3 Demokrat üye dün, Suudi Arabistan ve BAE'deki Amerikan askerlerinin geri çekilmesi için bir tasarı sundu.
Halihazırda Körfez'deki iki ülkede 5 bine yakın ABD askerinin bulunduğuna işaret edilen tasarıda, tasarının yasalaşarak yürürlüğe girmesinin ardından 90 gün içinde bu askerlerin geri çekilmesi, Patriot ve THAAD gibi bölgede konuşlu hava savunma sistemlerinin de kaldırılması gerektiği belirtildi.
Tasarıyı hazırlayan vekiller, yaptıkları yazılı açıklamada, "Suudi Arabistan ve BAE, yıllardır güvenlikleri ve petrol sahaları konusunda Amerikan askeri varlığına güvendi. Bu ülkeler aktif bir şekilde bizim aleyhimize çalışırken, burada askeri varlığımızı sürdürmemiz için bir neden göremiyoruz." ifadelerini kullandı.
Söz konusu kararın ABD-Körfez ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğuna işaret eden vekiller, "Suudi Arabistan ve BAE, Putin'e yardım etmek istiyorsa, savunma konusunda da kendi başlarının çaresine bakmalıdır." görüşünü savundu.
– "ABD başkanlarının Suudi Arabistanlı müttefiklerinden iyilik isteyeceği günler geride kaldı"
New York Times gazetesinde 6 Ekim'de yayımlanan bir analizde de "Biden'ın acı tecrübesinden çıkarılabilecek bir ders varsa, ABD başkanlarının Suudi Arabistanlı müttefiklerinden iyilik talebinde bulunacağı günler geride kaldı." ifadeleriyle OPEC+ grubunun kararıyla ilgili Suudi Arabistan hedef gösterildi.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın bilerek kendisini Washington'dan uzak tuttuğuna işaret edilen analizde, Bin Selman'ın uluslararası ilişkilerini geliştirerek Rusya ve Çin'le yakınlaştığına vurgu yapıldı.
Bin Selman'ın gözünde Suudi Arabistan'ın ABD için küçük bir ortak olmadığı ifade edilen analizde, dolayısıyla Bin Selman'ın Suudi Arabistan'ın çıkarlarıyla çelişen talepleri görmezden gelebileceği değerlendirilmesinde bulunuldu.