İSTANBUL (AA) – İHSAN EL-FAKİH – Uzunca bir süredir dillendirilen Orta Doğu'da NATO benzeri askeri bir ittifak kurma fikri bugünlerde yeniden gündemde.
Başta İran'ın oluşturduğu tehdit olmak üzere DEAŞ ve El Kaide ile mücadele amacıyla ortaya atılan bu fikir, özünde, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi 6 ülke ile Mısır ve Ürdün'ün dahil olacağı askeri bir ittifaktan ibaretti.
Bu amaçla ilk olarak harekete geçen ABD oldu. Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın, 2018'de ülkesini tek taraflı olarak İran'la imzalanan nükleer anlaşmadan çekmesinin ardından, Washington yönetimi bir Arap NATO'su kurulması için çalışmalara başladı. Trump 2020'de düzenlediği bir basın toplantısında, yeni ittifakı "NATOME" (Orta Doğu NATO’su) kısaltmasıyla kamuoyuna duyurdu.
Ürdün Kralı 2. Abdullah, 24 Haziran'da Amerikan CNBC kanalına yaptığı değerlendirmelerde, bu fikri yeniden gündeme getirdi. NATO'ya benzer bir Orta Doğu askeri ittifakının oluşumunu destekleyeceğini söyleyen 2. Abdullah, böyle bir oluşum için "vizyon ve misyon beyanının çok açık olması ve rolünün iyi tanımlanması gerektiğine, aksi takdirde herkesin kafasını karıştıracağına" işaret etti.
Uzmanlara göre Ürdün Kralı, yeni bir Orta Doğu ittifakı kurulmasını "İran ile Suriye'nin güneyinde onun müttefiki olan güçlerin nüfuz alanını daraltmak ve Suriye'deki Şii milis güçlerin Rusya-Ukrayna Savaşı'nı fırsat bilerek artırdığı uyuşturucu ve silah kaçakçılığı faaliyetlerini sınırlandırmak" için istiyor.
Ürdün Kralı'nın açıklamaları dikkate alındığında, Amman yönetiminin, Rusya'nın Suriye'deki varlığını "olumlu bir unsur ve istikrar kaynağı", Ürdün sınırındaki milisleri de "ulusal güvenlik için tehdit" olarak gördüğü anlaşılıyor.
ABD, Ürdün ya da İsrail'in kurulmasını istediği herhangi bir ittifak, bu bağlamda İran'ın, Devrim Muhafızları ya da müttefik güçler kanalıyla güvenlik ve istikrarı sarsan faaliyetlerini sınırlama amacı taşıyor.
– Bölgede değişen dengeler
ABD'nin, İran'ın bölgedeki nüfuzunu kırmak için Arap NATO'su ya da Stratejik Orta Doğu Koalisyonu gibi farklı isimler altında askeri ittifak kurma çabası meyvesini vermedi. Ürdün Kralı 2. Abdullah'ın başlattığı girişim de hayat bulma açısından ABD'nin girişiminden daha şanslı olacağa benzemiyor.
Bölgesel ve uluslararası ittifaklar ile bölgede etkin olan ülkelerin çoğu arasındaki ilişkiler, Joe Biden'ın ABD başkanlığına geldiği Ocak 2021 öncesi gibi değil.
Bu nedenle Ürdün Kralı'nın girişimi ve zamanlaması, bu ittifakın kurulmasını engelleyecek nesnel pürüzlerle karşı karşıya.
Örneğin Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) son dönemde Suriye ile ilişkilerini tazeledi, Beşşar Esed'in 2011'den bu yana ziyaret ettiği ilk Arap ülkesi de BAE oldu. Bölgesel düzeyde etkin bir ülke olan BAE ayrıca 26 Haziran'da İsrail ile bölgesel askeri ittifaka karşı tutumunu resmen açıkladı.
ABD merkezli The Wall Street Journal gazetesi, BAE'nin bölgesel askeri bir ittifaka ya da iş birliğine taraf olmadığını yazdı.
Bu açıklamalar, ABD'nin, İran tehdidi karşısında İsrail'in ortak olduğu yeni bir askeri ittifakın kurulması için harcadığı mesaiye işaret ediyor.
Joe Biden da Suudi Arabistan'ın temmuzun ortasında düzenlemeyi planladığı zirveye katılma amacından bahsettiği konuşmasında bu tehditlere değindi.
Aynı şekilde, geçen yıl Avusturya'nın başkenti Viyana'da başlayan nükleer müzakerelerde İran ile ABD arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle yaşanan tıkanıklık da müzakerelerin Katar'ın başkenti Doha'ya taşınmasıyla çözüme kavuşabilir.
Riyad-Tahran hattındaki yakınlaşma da, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'nin 25-26 Haziran'da Suudi Arabistan'a gerçekleştirdiği ziyaret sonrasında söz konusu iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yakın zamanda yeniden başlayabileceğini gösterdi.
Nisan 2021'den bu yana İran ile Suudi Arabistanlı yetkililerin doğrudan görüşmelerine ev sahipliği yapan Irak'ın Başbakanı, çıktığı bölge turunda Suudi Arabistan'dan sonra İran'a geçerek Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile bir araya geldi.
Kazımi, Tahran'da Reisi ile düzenlediği ortak basın toplantısında, bölgede sükunetin ve Yemen'deki ateşkesin desteklenmesi konusunda hemfikir olduklarını söyledi.
Irak medyası da Kazımi'nin Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'dan Reisi'ye, "İran-Suudi Arabistan ilişkilerinin yarı resmi olarak yeniden başladığı hatta Irak ara buluculuğunun artık sona erdiği" mesajını ilettiği bilgisine yer verdi.
– İran'ın bölge ülkeleriyle ilişkileri ittifak fikrini zora sokuyor
İsrailli yetkililerin yaptığı açıklamalar, Tel Aviv yönetiminin, Arap ve Körfez ülkelerinin dahil olduğu ve İsrail'in en önemli rolü oynayacağı bir askeri ittifak kurulması konusundaki ciddiyetini ortaya koyuyor.
İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz'ın açıklamalarına ve İsrail medyasının "Tel Aviv'in geçen haftalarda İran'ın faaliyetlerini gözlemlemek için Körfez ülkelerine gelişmiş radar sistemleri yerleştirdiği" yönündeki haberlerine göre, İsrail, ABD'nin öncülüğünde bölgesel bir savunma ittifakı kurulması için çalışıyor.
Uzmanlar, bölge ülkelerinin liderler düzeyinde gerçekleştirdiği karşılıklı ziyaretlerin, bölgede İran ile İsrail ve ABD arasında tansiyonun yeniden tırmandığı ancak İran ile Arap ve Körfez ülkeleri arasındaki gerilimde bariz bir düşüşün yaşandığı bir zamanda yapıldığına dikkati çekiyor.
Bu gelişmeler, ABD'nin himayesinde de olsa bu tür bölgesel ittifaklar için sadece İsrail'in baskı yaptığını gösteriyor.
ABD basınına göre, mart ayında Washington yönetimi, Mısır'ın Şarm eş-Şeyh kentinde Amerikalı ve İsrailli üst düzey komutanlar ile Arap ve Körfez ülkelerinden liderlerin katıldığı gizli bir toplantı düzenledi ve burada İran karşıtı bir ittifak masaya yatırıldı.
İran'ın bölge ülkeleriyle ilişkileri göz önüne alınırsa, ABD Başkanı Biden'ın temmuz ayında Suudi Arabistan'a yapacağı ziyaret kapsamında gerçekleştirilecek ABD-Arap Zirvesi'ne katılması planlanan ülkelerden Umman, Katar ve Irak'ın, İran'ı hedef alacak bir ittifak içine girmesi mümkün görünmüyor. Çünkü bu ülkelerle İran arasında komşuluğun yanı sıra stratejik, ekonomik, güvenlik ve iş birliği ilişkileri bulunuyor.
Mısır da İran'ın, ulusal güvenliği için bir risk oluşturduğunu düşünmüyor. Bu nedenle, bölgedeki değişimler ve aktif rol oynayan ülkeler arasındaki ilişkiler, İsrail'i, İran tehditleriyle başa çıkma konusunda tek bırakacağa benziyor.