Taşdiken, son yıllarda özellikle festivallerde dayatılan karamsarlık, ümitsizlik gibi temalara sıkışmak istemediğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Her filmin bu tarz karamsarlıkta olmasını şiddetle reddediyorum. Nasıl hayatta çeşitlilik varsa sinemada da çeşitlilik olmalı ve buna yaşam hakkı tanınmalı diye düşünüyorum. Pek çok insan yanıma gelip 'Bir festivalden ilk kez umutla mutlulukla dönüyorum' dedi. Bizim Yeşilçam'dan beri gelen film geleneğimiz aslında hep böyleydi ve o filmler hala daha seyrediliyor. Her filme saygım var ama dayatmaya, 'Herkes aynı temayı yapmalı.' dayatmasına itirazım var.”
– “Ortak değerler üzerinde hareket etmeyi hatırlatmak istedim”
Hikayenin temel motivasyonunun aile üzerine kurulu olduğunu aktaran yönetmen Taşdiken, “Aile derken de sadece kan bağıyla olan aile değil. Toplumları ayakta tutan, gelenekleri yaşatan temel yapılardan birisidir aile. Günümüzde çok büyük bir saldırı ve taarruz altında aile. Hatta, 'Aile aslında insanın derdidir, en büyük problemidir.' noktasına kadar geldi. Aile bizi, toplumu bir arada tutan öğelerden birisidir. Ortak değerler üzerinde hareket etmeyi ve bir bütün olabilmeyi seyirciye hatırlatmak istedim.” dedi.
Atalay Taşdiken, filmin sinemada da izleyiciyle buluşacağını aktararak, “Aileler için çocuklarıyla seve seve izleyebilecekleri bir film yapmaya çalıştık umarım karşılığını bulur.” değerlendirmesinde bulundu.
Antalya'daki festivalin Türk sinemasının mihenk taşlarından biri olduğunu vurgulayan yönetmen, sözlerine şöyle devam etti:
“(Bu festival) Türkiye'de sinemanın değişimini, gelişimini takip etmemizi sağlıyor. Türkiye'de galasını yapan filmler, burada seyirciyle buluşur. Ayrıca Antalya Altın Portakal'ın, Yeşilçam geleneğini devam ettirmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Son yıllarda biraz bunun dışında görünüyor ama gelecekte bunun değişeceğini düşünüyorum. Benim filmim de Yeşilçam geleneğine yakın bir film. Açıkçası buraya seçileceğini de pek beklemiyordum çünkü artık başka türlü filmler festivallerde yer bulabiliyor.”
– “Türkiye'nin enerjisini çok seviyorum”
Filmde “Beste” karakterini canlandıran Türk asıllı ABD'li genç oyuncu Isabella Haddock ise filmde oynayabilmek için günde 5 saat Türkçe dersi aldığını söyledi.
New Jersey'de yaşayan Haddock, oyunculuğa 11 yaşında “Leylak” adlı kısa filmde başladığını belirterek, “İlk filmimdeki performansımdan ötürü dikkat çektim ve Harika Uygur, beni Atalay Taşdiken ile tanıştırdı. Daha önce Türkçem çok kötüydü.Sadece anlayabiliyor ve hiç konuşamıyordum. Annem Türk olduğu için biraz biliyordum ve Türkçe dizi film izleyerek öğrendim. Hara filmi için her gün 5 saat Türkiye'den bir öğretmen ile çalıştım. 6 ayda Türkçemi bu seviyeye getirdi. Tabii filmdeki sözlerim için de çok deneme yaptım.” dedi.
Isabella Haddock, festivalde yer almaktan duyduğu mutluluğu dile getirerek, hayallerinin gerçeğe dönüştüğünü ifade etti.
Salgın sürecinde yaşanan kısıtlamalardan dolayı, insanların kendi içine döndüğünü dile getiren genç oyuncu, şöyle devam etti:
“Aslında tüm o süreç boyunca biraz da suçluluk ve pişmanlık hissettik. Filmde de benzer duyguları yansıtmaya çalıştık. Geçmişini hatırlamayan bir karakter, aile olgusunun değerini keşfediyor. İnsanlar için aile en önemli şeydir. Filmde de bu değeri unutmuş bir karakterin, bunu yeniden keşfetmesini izliyoruz.”
Genç oyuncu Türk ailesini anlatan bir Türk filminde oynamanın kendisi için büyük bir deneyim olduğunu sözlerine ekleyerek, “Aslında çok güzel bir uyum oldu diyebilirim. Türk kültürünü ve oyuncularını yakından tanıma fırsatı buldum. Pek çok yeni şey öğrendim hem profesyonel hem de insani açıdan. Türkiye'nin enerjisini çok seviyorum. İleride bir Türk dizisinde ya da Netflix dizisinde oynamayı çok isterim.” şeklinde konuştu.
– Filmin konusu
“Babası veteriner olan ve atlarla iç içe büyüyen Beste, yeni gelen patronun çiftliği kapatma kararına direnir. Atların teker teker satıldığı süreçte, Beste'nin anne ve babası da ayrılma kararı alır. Bir yandan en sevdiği at Turagay'ın satılması, diğer yandan ailesinin dağılmasıyla 13 yaşındaki kız için çok zorlu bir süreç başlar.”
Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla düzenlenen festival, film gösterimi, söyleşi ve oturumlarla 8 Ekim'e kadar devam edecek.