İSTANBUL (AA) – BİRİZ ÖZBAKIR – Çiftçi Aksu Çuğ, yaklaşık 100 yıl önce dedesinin Yunanistan'dan getirdiği tohumlarla ilaç kullanmadan doğal tarım yaptığı İstanbul'daki arazide yağmur ve kar suyu kullanarak dört mevsim sebze ve meyve yetiştiriyor.
Sarıyer'e Gümüşdere Mahallesi'nde yaşayan Çuğ, dedesinden babasına, babasından da kendisine kalan 40 dönümlük arazinin 20 dönümünde tarım, 20 dönümünde de hayvancılık yapıyor.
Çuğ, AA muhabirine Yunanistan'dan 1923'te göç eden dedesinin, yanında getirdiği tohumları Sarıyer'deki bir araziye ekerek tarım yapmaya başladığını ve kendisinin de üçüncü kuşak olarak geleneksel yöntemle tarımcılığa devam ettiğini söyledi.
"Yıllar önce yapılan tarımı, teknoloji ne kadar ilerlese de hiç bozmadan eski yöntemlerle uyguladığınız zaman doğal tarım oluyor." diyen Çuğ, "Şu anda iyi tarım, organik tarım vesaire diye ayrılsa da tarım bir tanedir. Nedir bu? Toplama tohum, yani atalık tohum, hayvan gübresi, nadas ve sulama şeklinizdir. Doğal tarım budur." dedi.
– "Sulama, yağmur ve kar suları biriktirilerek yapılıyor"
Yağmur ve kar sularıyla sulama yaptıkları için damla sulama sistemi kullanmadıklarını, sulama işinin bir kişi tarafından bir hortumla 3 saat gibi bir sürede tamamlandığını belirten Çuğ, "Arazi merdiven şeklinde. Bir patika yapıldı aşağı doğru, yağan yağmur ve kar suları göletlerin içinde birikiyor. Babam da o şekilde kullandı, ben de bu şekilde muhafaza ediyorum. Ne toprağı bozdum ne de kaynak suyu kullandım. Yani sondajlar falan yapılır ya, biz tamamen yağmur ve kar sularını biriktirerek bu kadar büyük araziyi suluyoruz." diye konuştu.
Çuğ, şöyle devam etti:
"Sabit olan incir ağaçlarım, asmalarım var. Onları sürekli çoğaltıyorum. Bunlar dededen kalma ve yok olmamaları için çabalıyorum. Farklı bir sistemle yetiştiriyorum. Asmalara ve incir ağaçlarına hiçbir zaman sulama yapılmıyor. Tamamen, yağmur ve kar suyunun köklerine birikmesiyle yetişiyor benim incir ağaçlarım. Yani devenin hörgücü gibi düşünün. Asmalar ve incir ağaçları da hep köklerinde tutarlar suyunu, o şekilde yazın sıcağında beslenirler ve çok lezzetlidirler."
Doğal tarımın önemli noktalarından birinin de hayvan gübresi kullanmak olduğunu dile getiren Çuğ, "Kış döneminde arazi tamamen tertemiz olacak, hiçbir ürün olmayacak ve ıslak gübre dediğimiz tamamen yaş olan gübreyle toprak gübrelenip ekim zamanı yaz sebzesi ekilecekse arazi sürülüp bu sefer kuru gübreye dönülecek. Ürünler ekildiği zaman bu gübreleme olaylarında toprağımız da temizse, ilaçlanmamışsa tamamen doğal otlar çıkıyor içinde, yabani semizotu, ebegümeci gibi." ifadelerini kullandı.
– "Doğal tarımda maddiyatı düşünmeyeceksiniz"
Dedesinin Yunanistan'dan yanında getirdiği tohumları kullanmaya devam ettiklerini aktaran Aksu Çuğ, ata tohumları kullanarak yaptığı doğal tarımda nadasın çok önemli olduğuna ve ürünleri her sene farklı yerlere ekmenin verimi artırdığına dikkati çekti.
Çuğ, toplama tohum hakkında ise, "Her sene domates ektiğimiz zaman haziran ayı gibi üstünden birer ikişer tane en güzelleri, en olgunları seçilerek bir kenara koyuluyor, çürütülüyor, kurutuluyor. Bu şekilde bir dahaki seneye hazırlık yapılıyor. Toplama tohum dediğim bu. Eski tohumları ben de toplayarak kurutarak bir sonraki sene ekmek kaydıyla muhafaza ediyorum." bilgilerini verdi.
Yazın patlıcan, biber, domates, fasulye, kiraz, armut ve üzüm; kış ve sonbaharda ise ıspanak, kıvırcık, pırasa, taze soğan, maydanoz ve roka yetiştirdiğini bildiren Çuğ, "Doğal tarımda 'Şu kadar hasat ederim, şu kadar ürün alırım' planlaması yok maalesef. Bize ne sunulursa, kuşa kurda, hepimize o şekilde… Ama lezzetine de baktığınız zaman, değer mi? Değer… Yani doğal tarımda maddiyatı düşünmeyeceksiniz, tabii ki para kazanmak için uğraşıyoruz ama nasip olduğu kadarı." değerlendirmesini yaptı.
– "Tarımın bitmemesi için uğraşıyorum"
Özellikle çocuklar ve yetişkinlerin çiftliğe gelip hem birlikte kaliteli vakit geçirmeleri hem de çocukların mevsim sebzelerinin neler olduğunu ve nasıl yetiştiğini görmeleri için sebze ve meyve satışını sadece çiftlikten yaptığını vurgulayan Çuğ, çiftlikte ürettiği ürünlerle kişiye özel kahvaltılar hazırladığına değindi.
Tarımın bitmemesi için herkesin üzerine düşen görevler olduğunu aktaran Çuğ, sözlerini, "İnsanlar evinde topladığı çekirdekleri bir yere pikniğe gidince toprakla buluşturabilir. Kendisine yakın çevrede, tarımla uğraşana destek verebilir. İnsanların bu tür şeyler yapması gerekiyor ki çiftçilik devam etsin, toprağımız hayat bulsun. Benim oturduğum alanın etrafında farklı köyler var ve hep çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. Maalesef artık bitirdiler. Buralar sadece insanlara yaşam alanı oldu, doğaya değil. Ben bunun bitmemesi için uğraşıyorum." diye tamamladı.