Prof. Dr. İbrahim Öztek, ’’Her ne kadar Antik Mısır’da ve Yunan’da yazılı metinler haline dökülmüş tıbbi bilgiler varsa da İslamiyet öncesi, Müslümanlığın kabulü sonrası veya çağdaş Türk tıbbının, dünya tıbbına katkıları son derece büyüktür’’ dedi.
Üsküdar Üniversitesi Tıp Fakültesi ilk dersi ile 2022-2023 eğitim öğretim yılına başladı. Üsküdar Üniversitesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Öztek’in, ilk dersi; ‘Dünden bugüne Dünyada ve Türklerde Tıbbın Sultanları’ oldu.
’’İslamiyet öncesi, Müslümanlığın kabulü sonrası veya çağdaş Türk tıbbının, dünya tıbbına katkıları son derece büyüktür’’
Türklerin tıbba katkısına vurgu yapan Prof. Dr. İbrahim Öztek, ’’Her ne kadar Antik Mısır’da ve Yunan’da yazılı metinler haline dökülmüş tıbbi bilgiler varsa da, İslamiyet öncesi, Müslümanlığın kabulü sonrası veya çağdaş Türk tıbbının, dünya tıbbına katkıları son derece büyüktür. Batılı tarihçilerin son zamanlarda üzerinde durduğu Büyük Uygur İmparatorluğu’nun sınırları eski dünyanın nerede ise tamamını kapsıyor ve 20 binli yıllardan söz ediliyor. Böyle olunca da çoklu kültürlerin yer aldığı bu kadar büyük bir coğrafyada tarihimizi ve kültürümüzü bir bütün olarak değerlendirmek zordur. Tıbbi bilgilere ulaşmak da güçtür. MÖ 3000 yıllarında Mısır’da Trepanasyon dediğimiz kafatasını açarak yapılan operasyonlar, papirüsler üzerine ve mezar odalarına yapılan resim ve yazılarla açıklanıyor. Tarihçi Herodot MÖ 440 yılında yaptığı Mısır gezisinde Yunan tıbbının Hipokrat ve Galenus gibi ileri gelenlerinin Mısır Tıbbından yararlandıklarını ortaya koyuyor. Türk coğrafyasında ise Sibirya’da 5000 yıl önceye ait, Anadolu’da 9500 yıl önceye ait (Aksaray Aşıklı höyükte) beyin ameliyatı uygulanmış kafatası ve bu ameliyat için gerekli cerrahi malzemeler bulunmuştur.
Hipokrat’ın söylemiş olduğu ve tıpta prensip haline getirilmiş olan “Primum non nosere” “Önce zarar verme” tıbbın en önemli kuralıdır. M.Ö 700 yıllarında Yunanlı hekim Alcmaeon’un Knidos’da (bugün Muğla sınırları içinde) açtığı tıp okulunda anatomi ve cerrahi usuller öğretiliyordu. Galenus MS. (129 – 216), antik Roma’nın en önemli hekimlerindendir. Aynı zamanda filozoftur. Anatomi, fizyoloji ve farmakoloji alanında çalışmalar yapmış ve Gladyatör hekimi olarak dünyanın ilk spor hekimi olarak da bilinir’’ şeklinde konuştu.
’’Çiçek aşısı Türkler tarafından bulunmuş ve kullanılmıştır’’
Prof. Dr. Öztek, Türklerin tıbba katkıları şöyle açıkladı: ’’Eski Türklerde Şaman usulü sihir ve büyüyle karışık hekimlik ile Otacı veya Atasagun denilen maddi hekimlik bir arada yürütülmüştür. Gök-Türkler zamanında hekim Biguta, Karluklar zamanında ise hekim Harina Asya, Orta Asya ve Tibet tıbbına yön veren hekimler olmuşlardır. Çiçek aşısı Türkler tarafından bulunmuş ve kullanılmıştır. Türk hekim İbn-i Sina, batılıların söyleyişiyle Avicenna, İslam’ın altın çağının en önemli hekimlerinden, astronomlarından, düşünürlerinden ve yazarlarındandır. 980 yılında Buhara’da doğdu. 22 Haziran 1037 de Hamedan’da (İran) öldü. Tıbbın Kanunu isimli altı ciltlik tıp kitapları Batıda tıbbın temel ilkeleri olarak 17. Yüzyılın ortalarına kadar tüm üniversitelerde okutuldu. İbn-i Sina tüm hastalıkları ve tedavilerini anlatmış, mikroorganizmaların birçok bulaşıcı hastalıkların etkeni olduğunu göstermiş ve karantinanın önemine işaret etmiştir. Batılılarca Hipokrat ve Galenus tıbbın babası sayılmasına karşın aynı batılılar İbn-i Sina’ya taç giydirmiş, onu tıbbın kralı, Hipokrat ve Galenus’u da onun asistanları ilan etmişlerdir.
Selçuklular, sefere giderken 40 deve yükü cerrahi malzeme ve seyyar çadır hastaneler taşırlardı. Osmanlı devrinde ülkenin her köşesinde yüzlerce hastane açılmıştı. Sabuncuoğlu Şerefettin, Fatih devrinde Amasya Şifahanesinde 14 yıl başhekimlik yapmış dünyanın üç cerrahından biriydi. Yine Fatihin hocası Akşemsettin Mikrobu bulan ilk hekimdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda batılı ve modern anlamda askeri ve sivil birçok yeniliğin mimarı olan Sultan II. Mahmut (1785-1839), saray başhekimi Mustafa Behçet Efendinin önerisi ile yeni kurulan “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” ordusuna hekim yetiştirmek üzere modern anlamda ilk tıbbiyeyi kurmuştur.
Ordinaryus Prof. Dr. Hulusi Behçet, 1937 yılında, Tri Semptom Behçet adı verilen hastalığı bulmuştur. Gazi Yaşargil, dünyada modern beyin ve sinir cerrahisinin (nöroşirurji) kurucusudur. Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel kimya ödülü kazanmış bir bilim insanımızdır. Prof. Dr. Uğur Şahin ve Özlem Türeci Korona virüs hastalığının aşısını bulan Türk onkoloji ve immünoloji bilim insanlarıdır. Türkiye’de Patoloji ilminin kurucusu olan Ord. Prof. Dr. Suat Hamdi Aknar dünyaca tanınmış bir patologdur. Bugün de pek çok Türk doktoru dünya tıbbına yön vermektedir.’’