Genellikle orta yaş veya sporcu hastalığı olarak bilinen tenisçi dirseğine karşı uyarılarda bulunan Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, “Dirseğini ve el bileğini çok kullanan ev hanımları da tenisçi dirseği hastalığında risk grubu içindedir. Tenisçi dirseği hastalığının ağrı en önemli belirtilerindendir. Tenisçi dirseği hastalığının ağrı seviyesi örneklendirirsek; dolu bir bardağı kaldırmakta zorlanırlar, bazen kapı kolunu çevirirken ya da tornavida-pense gibi el aletleri kullanırken dirsekte şiddetli ağrı oluşabilir” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünden Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, tenisçi dirseği hastalığına ilişkin bilgiler verdi. Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, tenisçi dirseği rahatsızlığının dirsek ekleminin dış tarafında hissedilen ağrıyla kendini gösteren bir hastalık olduğunu belirterek, “Tenisçi dirseğini genel olarak orta yaşlarda görüyoruz. İleri yaşlarda görülmeme sebebi ise fiziksel aktivite düzeyinin düşük olmasıdır. Gençlerde kas ve tendon yapısı çoğunlukla sağlam olduğu için onlarda da az görülür. Tipik olarak orta yaş hastalığı diyebiliriz. Tenisçi dirseğinin sebebi dirsekte bulunan ve el bileğini hareket ettiren kasların kemikle birleştiği noktada meydana gelen yırtıklar ve kas iltihaplanmalarıdır. Hastalığın adından da anlaşılacağı gibi daha çok tenis gibi sporları yapanlarda görülür. Ancak tenis oynayanlara özgü değildir. Dikkat edilmesi gereken durumlardan biri ise bu hastalığın kronikleşmemesidir çünkü tenisçi dirseği tekrarlanan bir hastalıktır. Tedavi başarılı olsa bile dirsekte kol kaslarında anormal bir kasılma olduğu zaman rahatsızlık tekrarlayabilir. Bu nedenle hastalığa neden olan durumlara dikkat edilmeli” diye konuştu.
“Bardağı kaldırmakta bile zorlanabilirsiniz”
Tenisçi dirseğinin belirtilerinde ilk olarak, dirseğin dış kısmında oluşan ağrının el bileğine kadar yayıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Avcı, şöyle devam etti: “Ağrı özellikle el bileğinin yukarı kaldırılmasını gerektiren ya da bir cismi yakalamayı gerektiren durumlarda oluşur. Sıkma eylemi gerçekleştirilen her türlü aktivitede dirsekteki hastalığın şiddetine bağlı olarak bu ağrı yoğunlaşır ve bazen dayanılmaz olur. Tenisçi dirseği özellikle tenis, ağırlık sporları, fitness, voleybolcular ve hentbolcularda sık olarak görülür. Risk grubunda olan kişiler sadece sporcular değildir. Eliyle yoğun olarak çalışan teknisyenler, bilgisayar kullanıcıları ya da ağır aktiviteler yapan, ağır cisimler kaldırmak zorunda olan kişilerde görülebilir. Dirseğini ve el bileğini çok kullanan ev hanımları da risk grubu içindedir”.
“El bileğini fazla kullanma riski artırıyor”
Prof. Dr. Avcı, tenisçi dirseğine neden olabilecek risk faktörlerini şu şekilde değerlendirdi: “Tenisçi dirseğini el bileğini çevirmeli ve sıkmalı işlerde kullanan ya da ağır işler yapan kişilerde özellikle bir meslek hastalığı olarak görebiliriz. Bununla birlikte tenisçi dirseği hastalığına yakalanmak için ağır bir iş yapılması şart değil. Bazen kendiliğinden dirsekteki kasların aşınması sonucu tıpkı omuzda ve dirsekte meydana geldiği gibi herhangi bir ağır aktivite olmadan de hastalık gelişebilir”.
“PRP tedavisinde başarı oranı yüzde 90’larda”
Tenisçi dirseğinin tedavisinde ilk etapta dirsek ve el bileği eklemlerinin hareketlerini kısıtlamak gerektiğine değinen Prof. Dr. Avcı, “Tedavinin ilk adımında tendonda ve kasta oluşan hasarı azaltmak için hastalığa sebep olan bir aktivite varsa bunun kısıtlanması gerekiyor. Hareketleri kısıtladıktan sonra dirsek eklemine yapılacak lokal soğuk uygulamalarla, antiinflamatuar ilaçlarla bu ağrı azaltılabilir. Bunun dışında en çok yararlandığımız tedavi yöntemi de bu bölgeye yaptığımız enjeksiyonlardır. Bu enjeksiyonlarında çeşitli uygulama yöntemleri vardır. Günümüzde en çok yapılan kortizon ve PRP’dir. Kortizon enjeksiyonu uygun durumlarda yapılabilir fakat hem bölgesel hem de vücutta oluşturduğu yan etkilerden dolayı çekincelerimiz oluyor. Günümüzde kortizondan ziyade PRP enjeksiyonları daha sık kullanılıyor. Genel olarak hastaların yüzde 90’ı PRP’ye olumlu yanıt veriyor. PRP hastanın kanından elde edilen plazmanın ve hücrelerin o bölgeye enjeksiyonla yapılması uygulamasıdır. PRP dışındaki tedavi yöntemleri ise egzersiz ve fizik tedavidir. Örneğin ESWT yani elektromanyetik dalgalarla tens ve ultrason gibi cihazlarla fizik tedavide faydalı oluyor. Tedavi süreci için ortalama 2 haftayla 1 ay arasında hastanın durumuna göre değişebiliyor. Çoğunlukla hastalık bu tedavilerle geçmekle birlikte inatçı durumlarda cerrahi müdahaleye başvurulabilir. Yaklaşık 15 ila 20 dakika süren operasyon son derece kolaydır ve bu bölgedeki tendonun tekrar canlandırılarak kemiğe dikilmesinden ibarettir. İyileşme süresi ameliyattan sonra yaklaşık 3 aydır” açıklamalarında bulundu.