Uzman Psikolog Arzu Hamurcu, ’evlilik korkusu’ anlamına gelen ’gomofobi’ ile ilgili verdiği bilgilerde, çiftlerin konuşamadıkları için korkularının görüldüğünü söyleyerek, “Evliliğe yüklenen anlam, evlilikten korkmalara sebep olabiliyor” dedi.
Gomofobinin bir kişiyle geleceği geçirme ya da bağlanma korkusu olduğunu söyleyen Uzman Psikolog Arzu Hamurcu, “Tüm geleceği biriyle geçirme fikri ve bağlanma korkusu diye başlayan birçok noktadan evlilik korkusuna doğru yönelebiliriz. Gomofobinin sözlük anlamı evlilik korkusu demektir. Literatüre baktığımızda sadece evlilik korkusu değil aslında bu tip insanlar yani evlenmekten korkan insanların aynı zamanda biz ciddi ilişkilerden, uzun süreli ilişkilerden de korktuklarını görüyoruz. Bunun temeline inecek olursak aslında evliliğe yüklenen anlamı tartışmalıyız. Çünkü bütün mitlerde, masallarda, peri masalı gibi bir evlilik, prens ve prensesin evliliği ile masalın sonlanması ve kusursuz muhteşem bir eş gibi mitlerle karşılaşıyoruz. Aslında burada temel olarak konuşulması gereken nokta da burası. Çünkü kusursuz bir eş ya da kusursuz bir evlilik yoktur. Bir çift terapisti olarak söyleyebilirim ki eğer sorun yoksa ilişki sağlıksız bir ilişkidir. Tartışma olacak ama önemli olan tartışmanın nasıl yürütüldüğüdür. Bu yüzden dikkat etmemiz gereken şey, evliliğe yüklediğimiz anlamı konuşmamız gerekiyor. Bu noktada şu çok önemli bir kavram; eğer sizin aileniz, içerisinde yetiştiğiniz ve büyüdüğünüz çevre evliliğe olumsuz bir şekilde bakıyorsa o zaman evlilikten gerçekten de olumsuz fikirlerinizin olması çok normal. Aynı şekilde büyüdüğünüz aile muhteşem bir evlilik yaşattıysa ve muhteşem bir anne baba rolünü gördüyseniz aynı muhteşemliği sizin de sergileyemeyeceğinizden dolayı evlenmekten korktukları da görülebiliyor. Çünkü diyorlar ki annem babam gibi bir evlilik yapamayacağım, bulamayacağım o yüzden benim evliliğim sorunlu olacak. Aynı şekilde annem babam gibi bir evlilik olmasın, ben bu şekilde evlilik istiyorum diyerek yine farklı partnerler aramalar, partnerlerde suç bulmaları aslında çok sık görüyoruz. Burada önemli olan ve ayrılması gereken çok önemli bir kavram var; siz herhangi biriyle değil sevdiğiniz, hayatınızda olan o insanla evleneceksiniz. O yüzden aranızdaki ilişkiyi aslında konuşarak, beklentileri birbirinize ifade ederek çözebilirsiniz” dedi.
Arzu Hamurcu, çiftlerin özellikle sorunu anlamak yerine ikna etmeye çalıştığını belirterek, “Bunun için de acaba evlilik ne demek konuşulmalı. Eğer partnerinizde ya da sizde evlilik korkusu olduğunu düşünüyorsanız, yani evlenme konusu açıldığında ya da ilişkinin ciddiyete binme noktalarında iki taraftan birinin kaçınma davranışları gösterdiğini, plansız bir şekilde ortamdan uzaklaştığını, ortamın gerginleştiğini hissediyorsanız bu konuyu konuşun. O kişiyi ikna etmek yerine acaba o korkusunun neden kaynaklandığını anlamaya çalışın. Çünkü çiftler arasında çok sık görüyoruz ki ikna etmek inanılmaz bir çözüm yolu olarak görülüyor. Oysa ki ikna etmek aslında ’ben biliyorum sen bilmiyorsun’ demektir. O yüzden ikna yerine ricayı, ’istiyorum’ yerine ’ihtiyacım var’ kelimelerini kullanmalarını tavsiye ediyorum çiftlere. Çünkü burada önemli olan o kişinin yaşayamadığı, korktuğu şeyler çünkü sizin için evlilik çok olumlu bir anlam içeriyor olabilir ama partneriniz için çok olumsuz bir anlam da içeriyor olabilir. Bu yüzden doğduğunuz aile ile kuracağınız aile arasındaki farklara dikkat etmelisiniz. Doğduğunuz aileden getirdiğiniz özelliklerle birçok noktayı tamir edebileceğinizi sanabilirsiniz ama bu tıpkı bir kumanda piliyle saat pilini karıştırmak gibidir. O yüzden karşı tarafa sorarak, birlikte hareket ederek, onun neye ihtiyacı olduğunu merak ederek ilerleyebiliriz” ifadelerini kullandı.
“Çiftler ihtiyaçlarını konuşmadıkları için korku görülüyor”
Çiftlerin en çok ihtiyaç duydukları şeyleri konuşmamasının da evlilik korkusuna sebep olduğunu anlatan Hamurcu, sözlerine şöyle devam etti:
“Evliliklerin zaman içerisinde neden uzadığını ya da solduğunu konuşacak olursak eğer; ilgi ve merakı ilk günkü gibi tutmamak diyebiliriz. Partnerler sadece ilk tanıştığı günlerde ya da bizim söylediğimiz gibi hayranlık, balayı evresi dediğimiz zamanlardan sonra artık güven evresi başladığında birçok çift ilk günlerdeki heyecanın artık olmadığını düşünüyor. Bunun en büyük çözümü olarak da şunu söyleyebilirim; sadece ilk günlerde en sevdiği yemeği, filmi ve müziği soruyoruz. Oysa hepimiz her gün yeni bir şeyler öğrendiğimizi ve zevklerimizin değiştiğini biliyoruz. Neden 1 yıl sonra en sevdiği şeyleri sormuyoruz? Hep ilgi ve merakı sürekli altını açık bıraktığınız bir yemek gibi düşünün. Sürekli o yemeğin uzun vadede pişmesini sağlayabilirsiniz. Eğer birbirinize sorarak, samimi bir ortamda tartışmanın olmadığı bir alanda ve tam da güven ortamının oluştuğu anda evlilikten beklentileri ve ne demek olduğunu sorarak, hayalleri planları konuşarak aslında ilerleyebilirsiniz. Tekrar altını çizmek gerekir ki çiftlerin hayal ettiği, düşündüğü evlilik ailedeki evlilikle aynı olmayacak. Beraber kurulacak yeni bir evlilik olacak. O yüzden aslında gomofobiyi konuşurken, biz en çok ihtiyaçlarımızı konuşmadığımız için korku görüyoruz. Sanıyoruz ki aynı evlilik devam edecek ya da aynı baskıyı yaşayacağız ya da o kadar mükemmel olmayacak. Oysa ki bunların hiçbirini karşı tarafa söylemediğimiz için karşımızda büyük bir belirsizlikle tek başımıza bu korkuyu devam ettiriyoruz. Bugün görüyoruz ki aslında bu korkuları konuşmadığımız sürece evli olmayan kişilerin evlilikten ve evli olanların da çocuktan uzaklaştığını görüyoruz. O yüzden bu ihtiyaçlarımızı partnerlerimizle karşılıklı olarak konuşmamız, tartışmanın olmadığı sağlıklı bir ortamda konuşmamız bizlerin sevgi haritalarımızı genişletecek ve bizleri birer ilişki ustası haline getirecektir.”