Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Öznur Öken, gelişmiş ülkelerde en sık görülen nedeninin kanser cerrahisi ve diğer kanser tedavileri olan lenfödem hastalığının hayat boyu tedavi gerektirdiğini ifade etti. Prof. Dr. Öken, lenfödem tedavisinin ilk adımının “farkındalık ve erken tanı” olduğuna, egzersiz ve diyetin de bu süreçte önemli rol oynadığına dikkat çekti.
Acıbadem Bodrum Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Öznur Öken “Lenfödem”in, proteinden zengin sıvının dokular arasında birikmesi sonucunda genellikle kollarda ve bacaklarda olmakla birlikte tüm vücutta şişlikle ortaya çıkan , ilerleyen dönemlerde ciltte kalınlaşma, sertleşme gibi değişiklikler ile yaralara yol açabilen bir hastalık olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Öken, sıklıkla kollar ve bacaklarda şişlik, ağırlık ve dolgunluk hissi, ağrı ve bunların yol açtığı hareket ve yürüme bozuklukları gibi belirtileri olan lenfödemin hastanın fiziksel, psikolojik ve duygusal iyilik halini olumsuz etkilediğini anlattı. Hastaların vücut imajının değişmesi, eklem hareketlerinde kısıtlanma, yorgunluk ve ağırlığın neden olduğu fonksiyonel kısıtlılıklar gibi nedenlerle yaşam kalitesinin etkilendiğini belirten Prof. Dr. Öken, ilerlemiş lenfödemli hastaların günlük yaşam aktivitelerinde başkalarına muhtaç hale gelebileceği bilgisini de aktardı.
“Gelişmiş ülkelerde en sık görülme nedeni kanser cerrahisidir”
Lenfödemin primer veya sekonder olabileceğine değinen Prof. Dr. Öken, “Primer lenfödem lenfatik sistemin anne karnında gelişimindeki bozukluktan kaynaklanır. Irk ve coğrafik alandan bağımsız olarak, her bir 10 bin canlı doğumda yaklaşık 1-3’tür. Kadın erkek oranı 3,5’tir. Sekonder lenfödem ise, doğumda normal olan lenfatik sistemin enfeksiyon, kanser ve kanser tedavileri, travmalar, venöz yetmezlikler gibi nedenlere bağlı olarak etkilenmesi sonucu oluşur. Dünyada lenfödemin sık rastlanan nedeni sivrisinek ısırmasıyla bulaşan bir paraziter enfeksiyondur. Gelişmiş ülkelerde en sık neden ise kanser cerrahisi ve diğer kanser tedavileri sonrası lenfödemdir” diye konuştu.
“Tedavinin ilk basamağı hastalığı tanımaktır”
Prof. Dr. Öken, “Ailesinde lenfödem olanlar; herhangi bir nedenle lenf nodlarının çıkarıldığı bir operasyon veya lenf nodlarını tutan bir enfeksiyon geçirenler; ışın tedavisi veya kemoterapi alanlar; varisleri olan veya varis ameliyatı geçirmiş olanlar; kırıklar vb ortopedik sorunlar nedeniyle operasyon geçirenler ile romatolojik hastalığı olan kişilerin” lenfödem gelişme riski taşıdığını dile getirdi. Bu risk grubunda yer alan kişilerin, kendini bu hastalıktan korumak için yapabileceklerini ise şöyle sıraladı:
“Öncelikle bu hastalıkla ilgili farkındalık erken tanı ve tedavinin ilk basamağıdır. Obezite ve yanlış beslenme hastalığı ağırlaştırdığı ve ilerlemeyi hızlandırdığı için kilo kontrolü önemlidir.
Risk altındaki uzuvlarını korumalı, kan alımı, tansiyon ölçümü, manikür, pedikür vb işlemlerde dikkatli olunmalı, sinek ve böcek sokmalarından kaçınmalıdırlar. Uçak yolculukları gibi basınç değişikliklerinde özel giysiler kullanmalıdırlar”
“Hayat boyu tedavi gerektirir”
Lenfödemin; uzun süreli hatta hayat boyu tedavi gerektiren bir hastalık olduğunun altını çizen Prof. Dr. Öken, hastalığın tedavisinde Kompleks Dekonjestif Terapi (KDT) denilen yöntemin ‘altın standart’ kabul edildiğini ifade etti. Kompleks dekonjestif tedavide amacın biriken sıvıyı, şişliği, sertliği azaltmak, eklem hareket açıklığını korumak ve artırmak, enfeksiyonları önlemek, kozmetik görünümü iyileştirerek psikososyal etkilenimi azaltıp yaşam kalitesini arttırmak olduğunu belirtti. KDT’nin çok bileşenli bir terapötik bir yaklaşım olduğuna değinen Prof. Dr. Öken tedavinin özel eğitimli terapistler tarafından yapılan manuel lenfatik drenaj (MLD), kompresyon tedavisi (bası giysileri, çok tabakalı bandajlama), terapötik egzersizler, cilt bakımı ve hasta eğitimi kombinasyonundan oluştuğunu söyledi.
Tedavi edilmeyen lenfödem vakalarına dair görüş belirten Prof. Dr. Öken “Şişlik giderek artar, hastanın günlük yaşamındaki hareketlerde ev işlerinde yürümesinde, ayakkabı pantolon veya kollu giysileri giymesinde, takıları takmasında zorluklar oluşturur. İş gücü kaybı oluşturur. Hareket kısıtlılığı ilerlerse özellikle bacakta lenfödemi olanlar tekerlekli sandalyeye mahkum olabilir. Ciltte kalınlaşma, sertleşmeler, siğilimsi oluşumlar, deride çatlamalar, su akması gibi lenf akışı, yaralar ve enfeksiyonlar gelişebilir. Bazı hastalarda ise ileri lenfödeme bağlı ikincil kanserler oluşabilir ve büyük bir oranla ölümcüldür” diye konuştu.
“Tekrarlayabilen bir hastalıktır”
Prof. Dr. Öken, tedavi sırasında ve sonrasında hastaların dikkat etmesi gerekenleri şöyle sıraladı: “İki fazlı olarak yapılan lenfödem tedavisinde yoğun tedavi fazından sonra, hastanın tüm yaşamı boyunca devam edecek olan ikinci fazda bası giysileri büyük önem taşımaktadır. İlk fazda elde edilen başarının ve küçülen hacmin korunması için gündüzleri bası giysilerinin giyilmesi ve akşam çıkarılması gereklidir. Bası giysilerinin elastikiyeti zamanla azaldığı için 6 ayda bir değiştirilmesi gereklidir. Cilt bakımı, riskli uzuvların nemlendirilmesi, alkali sabunlar ve kremlerin kullanılması önemlidir. Egzersiz, tedavinin önemli bir basamağıdır. Sürekli hareket halinde olunmalı, diyete dikkat edilmeli, kilo alımı ve hareketsizlikten kaçınılmalıdır”
Prof. Dr. Öken, lenfödemin nüks edebilen bir hastalık olduğuna dikkat çekerek yeniden semptomlar baş gösterdiğinde konunun uzmanı hekime başvurmak gerektiğini dile getirdi.