KUDÜS (AA) – MÜCAHİT AYDEMİR – İsrail güçleri, 8 Ekim'de bir polisin öldürüldüğü saldırının ardından Doğu Kudüs’teki Şuafat Mülteci Kampı'na uyguladığı kuşatmayı sürdürüyor.
Genellikle alt gelir grubundan, İsrail kimliği taşıyan on binlerce Filistinlinin yaşadığı Şuafat, İsrail’in Ayrım (Utanç) Duvarı’nın ardında yer alan ancak yönetimsel olarak işgal altındaki Doğu Kudüs’e bağlı büyük bir semt konumunda.
İsrail ordusu, 8 Ekim'deki saldırıda bir polisinin öldürüldüğü ve biri ağır ikisinin yaralandığı saldırının şüphelisi 22 yaşındaki Udey Temimi'nin Şuafat Mülteci Kampı’nda saklandığını belirtiyor.
Şüphelinin Batı Şeria’ya kaçacağını öne sürerek, Şuafat'a günlerdir kuşatma uygulayan İsrail ordusu, kamp ile Kudüs'ün geri kalanı arasında her gün binlerce insan tarafından kullanılan kontrol noktasındaki geçişler dahil, kampa çıkan tüm yolları kapattı.
– Kamp savaş alanına dönmüş durumda
İsrail güçleri, saldırıdan bu yana kampa sık sık baskınlar düzenlerken, bunu ve kuşatmayı protesto eden Filistinlilere sert müdahale ediyor.
AA ekibi, İsrail ordusunun zırhlı araçlar ve TOMA’larla kuşattığı kampı görüntüledi.
Binlerce kişinin yaşadığı kampın sokakları, İsrail güçlerinin meskun mahal ayrımı gözetmeksizin göz yaşartıcı gaz bombası yağmuruna tutması ve pis kokulu tazyikli suyla müdahalesinin ardından adeta savaş alanına döndü.
İsrail tarafından geliştirilen ve "kokarca" adı verilen kimyasal madde içerikli kötü kokulu suyun, siviller, iş yerleri ve evlerin bulunduğu mahallelerde kullanılması sonucu oluşan ve günlerce dağılmayan ağır koku, maskesiz nefes almayı bile çekilmez kılıyor.
– On binlerce insanın dış dünyayla bağı kesildi
Dış dünyayla ve Kudüs’le bağlantıları koparılan kamp sakinleri, en temel günlük ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk yaşıyor.
Kampa giriş çıkışları kontrol altında tutan İsrail güçlerinin, günlerdir kapattığı geçişleri, kısmen ve sıkı kontroller uygulayarak açması nedeniyle buralarda uzun araç kuyrukları oluşuyor.
Kamp dışındaki işlerine gidebilmek için saatlerce kontrol noktasında beklemek zorunda kalan Filistinliler, İsrail’in bu kuşatmayla ‘toplu cezalandırma’ yöntemine başvurduğunu belirtiyor.
Kontrol noktasına çıkan yolda, onlarca metrelik bir mesafede yaklaşık 3 saat kuyrukta bekleyen Hamza Reşid (39), AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Basına kapıları açtıklarını söylüyorlar ama açtıkları yok. Her 20 dakikada yarım saatte bir araç geçebiliyor. İnsanları kışkırtmaya çalışıyorlar. Tasvir edilemez bir durum var. Toplu cezalandırma uyguluyorlar.” dedi.
Doğu Kudüs’te işletme sahibi olan Reşid, “3 gündür ben de işçiler de işimize gidemedik. Bu durum tüm çalışanları etkiliyor. Benim işçilerim var, işe gidemediler. Sabah 5’te çalışanlarımın hepsini geri gönderdiler. Benim de sabah saat 8’de işimde olmam gerekiyordu. Böyle bir zilleti biz kabul etmiyoruz.” diye konuştu.
– “Bizi bir tavuk kümesine hapsetmiş gibiler”
Kampın işlek caddelerinden birinde kasap dükkanı işleten İsmail el-Esmar (60) da kamptaki durumu “berbat bir yaşam” şeklinde nitelendirerek, şunları söyledi:
“Hapis halindeyiz. Bizi bir kafese koyup hapsettiler. Hasta, düşkün, hiçbir insanın halini düşünmüyorlar. Kaldı ki burada yaşayan herkesin (İsrail kimlikli) Kudüs ikameti var. Bu kuşatma hali bir iki gün daha devam ederse (stoklarda) ne tavuk ne pirinç ne şeker kalır. Giren çıkamıyor, çıkan giremiyor. Bizi bir tavuk kümesine hapsetmiş gibiler. İstedikleri zaman kapısını açıyorlar, istedikleri zaman kilitliyorlar. Her saldırı olduğunda bizim gibi kasap, süpermarket gibi iş yerleri zarar görüyor. Göz yaşartıcı gaz, (pis kokulu suyun) pisliği hep bizim iş yerlerimize geliyor.”
– “Bir yıl kapalı tutsalar da bu halk dik duracak”
Filistinli 21 yaşındaki genç işçi Rafet Niyal ise işgale ve getirdiği tüm baskılara rağmen “gururlu ve başı dik” olduklarını vurguladı.
İşgal altındaki Doğu Kudüs'te İsrail güçlerine ateş açılmasının, İsrail'in işlediği suçlara ve Mescid-i Aksa'ya yönelik baskınlarına verilen "haklı bir direniş" olduğu görüşünü savunan Niyal, “22 yaşında bir genç, kontrol noktasına gidip, 3 askeri vurup, sonra kaçıp, ardından da şimdiye kadar yakalanmadıysa eğer, bu her şeyden önce bu kamp için bir gururdur.” ifadelerini kullandı.
Kampa her gün baskınlar düzenlendiğini aktaran Niyal, şöyle devam etti:
“Araç kuyrukları var, işçiler ne girebiliyor ne çıkabiliyor. Buna rağmen bu bizim için gururdur. Kamp 3 gün kapatıldı, depolarda neredeyse gıda kalmadı. Kampta her gün baskınlar oluyor, her yerde çocuklar varken gaz bombaları atılıyor. Hamile bir kadın doğum yapacak ama kontrol noktasından geçemiyor. Tüm bunlara rağmen Şuafat Kampı bizim gururumuzdur. Burayı bir yıl boyunca kapalı tutsalar da bu halk dik duracak. Tüm İsrail bu dik duruşu görecek. Geçişleri açmayacaklarsa açmasınlar. Bu halkın başı diktir. Boyun eğmez, direnişe aşıktır ve kendini feda etmeye hazırdır.”
Kampın kadın sakinlerinden Umm Abid (64) de toplu taşıma askıya alındığı için ilerleyen yaşına rağmen yürüyerek, kontrol noktasından geçmek zorunda kaldığını anlattı.
Çok zor durumda olduklarını aktaran Umm Abid, “Üç gün çıkamadık. Bugün zar zor ancak yürüyerek çıkabildik. Ayaklarım ağrıyor, uzun yol yürüyemiyorum. Ama mecbur kaldım. Çünkü otobüslerin giriş çıkışına izin vermiyorlar. Şimdi yürüyerek Ras el-Hamis’teki evime gideceğim, daha uzun bir yolum var. Çocukları olanlar, ihtiyaçlarını karşılamak isteyenler, doktora gitmesi gereken hastalar ve yaşlılar var. Hepsi için çok zor bir durum.” diye konuştu.