İSTANBUL (AA) – İstanbul Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesi tarafından düzenlenen "Veriler Işığında Türkiye Ekonomisi" başlıklı seminer, Chicago Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ufuk Akçiğit'in katılımıyla gerçekleşti.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, santralistanbul kampüsünde düzenlenen seminerde konuşan Prof. Dr. Akçiğit, uzun vadeli ekonomik büyümenin tek koşulunun teknolojik gelişme ve inovasyon sayesinde elde edilecek verimlilik artışıyla mümkün olduğunu vurguladı.
Akçiğit, Türkiye'de özel sektörün AR-GE harcamalarına verdiği kamu desteğinin OECD ülkeleri ortalamasının çok üzerinde olduğunu ancak firmalardaki AR-GE'nin gayrisafi milli hasılaya oranının OECD ortalamasının çok altında bulunduğunu kaydetti.
Akçiğit, Türkiye'nin AR-GE'ye ayırdığı kaynaklardan geri dönüşüm alamadığını, kaynakların etkin kullanımı için teşviklerin doğru sektörlere verilmesi ve sonuçlarının takip edilmesi gerektiğini aktardı.
İhracatta yüksek teknoloji oranının OECD ülkelerinde ortalama yüzde 20 civarındayken Türkiye'de yıllardır yüzde 3'ü geçemediğini belirten Akçiğit, yüksek teknoloji ürünleriyle yüksek katma değer yaratmadan dış pazarlardan gelir üretebilmenin mümkün olmadığını bildirdi.
– "Üniversiteler göz ardı edilerek bir büyüme hikayesi yazılamaz"
Japonya, ABD, Almanya gibi gelişmiş ülkelerin en önemli ortak özelliğinin yüksek patent ve bilimsel makale sayıları olduğunu vurgulayan Akçiğit, firmaların üniversitelerle iş birliği yaparak bilimsel bilgiyi teknoloji ürünlerine çevirmesi gerektiğine vurgu yaptı.
Akçiğit, bilimsel araştırmalara dayalı patentlerin piyasa değerlerinin diğer patentlere göre çok daha yüksek olduğunu belirterek, "Üniversiteler göz ardı edilerek bir büyüme hikayesi yazılamaz." değerlendirmesi yaptı.
Türkiye'deki iş dinamizmine dair detaylı bir analiz sunan Akçiğit, piyasalardaki mevcut firmaların ve piyasaya yeni giren girişimcilerin verimliliklerini karşılaştırdı. Akçiğit, şunları kaydetti:
"Yaratıcı yıkımda verimsiz firmalar piyasadan çıkarken bunların yerine daha verimli yeni girişimciler piyasaya girer. Ancak Türkiye'de piyasadan çıkan firmaların verimliliği, yeni giren firmaların verimliliğinden daha yüksek. Türkiye gibi ülkelerde kaynakların verimliliği yüksek, istihdam sağlayan ve rekabeti canlı tutabilecek orta ölçekli işletmelere kayması gerekiyor. Eğitim kurumlarından bağımsız bir sanayi politikası olamaz. Bir büyüme hikayesi yazabilmek inovasyonun dayanağı olan bilimsel bilgiyi üreten üniversitelerle mümkün. Firmalara AR-GE teşviki verilip inovasyon yapmaları beklenirken, bu atılımın gerektirdiği bilgi ve yetkinliklere sahip kişilerin üniversiteler tarafından yetiştirilmiş olması ve firmaların bu kişileri istihdam edebilmeleri gerektiği hatırlanmalı. Bu nedenle beşeri sermaye ile eğitimin birlikte tartışılması gerek."