İSTANBUL (AA) – ENES TAHA ERSEN – Medyada sığınmacılara yönelik ayrımcı ifadeler ve haberler, ülkelerini terk etmek zorunda kalan insanların "kötü" ve "Türkiye'yi sömürmek isteyen yabancılar" olarak görülmelerine yol açıyor. Bu önyargılar nedeniyle sığınmacılar sosyal paylaşım sitelerinde de ayrımcı fotoğraf ve videolarla hedef gösteriliyor.
Sakarya Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Barış Horzum ve İbn Haldun Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Sosyoloji Programı Dr. Öğr. Üyesi Nursem Keskin Aksay, AA muhabirine, medya ve sosyal medyadaki ayrımcı ifade ve paylaşımların göçmenler ve mülteciler üzerindeki etkisini değerlendirdi.
Prof. Dr. Mehmet Barış Horzum, sosyal medyada göçmen ve sığınmacıları hedef alan paylaşımların çok çabuk yayıldığını belirterek bunun yıkıcı sonuçları olabileceğine dikkati çekti.
"Siber zorbalığın" göçmen ve sığınmacılar üzerindeki etkisinin geri döndürülemeyecek boyutlara ulaşabileceğini aktaran Horzum, şunları dile getirdi:
"Sosyal medya paylaşımları bir anda yayılıyor ve geri dönüş de kolay olmuyor. 'Bir Afgan şu kişiye zarar vermiş.' şeklinde tweet atıldığında bir anda çok geniş kitleler bunun doğruluğunu teyit etmeden paylaşım yapıyor. Üstüne düşünülmeden yapılan kasıtsız bir paylaşımla suçsuz bir kişinin hayatı kararıyor, bunu yapanlar da zorbaya dönüşüyor."
Horzum, şu değerlendirmede bulundu:
"Dezenformasyona karşı teknolojiyi doğru kullanmanın önemli olduğunu söyleyebiliriz çünkü bugün haberleşmenin, bilgi paylaşmanın en temel kaynağının dijital platformlar olduğu konusunda hemfikiriz. Dijital medya doğru kullanıldığında avantaj sağlıyor ancak yanlış kullanıldığında psikolojik, sosyolojik, kriminal birçok sorunu beraberinde getiriyor. Yabancı düşmanlığının artması, göçmen ve sığınmacılara saldırılar, dezavantajlı gruplara ayrımcılık gibi sonuçları olabilir."
Irkçı paylaşımların, dijital platformlarda yayılmasında algoritmaların da rol oynadığına işaret eden Horzum, şöyle konuştu:
"Sosyal medya algoritmaları, sosyal medya kullanıcılarının, ilgi duyabilecekleri içeriklerle etkileşim kurma olasılıklarının analiz edildiği yöntemler olarak tanımlanabilir. Bu algoritmalar paylaştıklarımızı temel aldığı için takip ettiğimiz konuları öncelikli sunar. Bu durum tüm kullanıcıların da bizim gibi algıladığı düşüncesini pekiştirir. Bu yönüyle yanlış da olsa düşüncelerimiz çok yaygın olduğu algısıyla onları daha güçlü savunmamızı sağlar."
– "Göçmenlere, sığınmacılara 'yabancı' denmesi bu gruplara karşı bariyer oluşturuyor"
Dr. Öğr. Üyesi Nursem Keskin Aksay, geleneksel medya ve sosyal platformlarda sığınmacıları hedef alan ayrımcılığın dilde başladığına dikkati çekerek şunları aktardı:
"Ayrımcılık dilde başladığı için bu kavramı doğru ifade etmek gerekiyor. Göçmenlere, sığınmacılara 'yabancı' denmesi bu gruplara karşı bariyer oluşturuyor. Pek çok yayın kuruluşu ve kurum da bu ifadeyi kullanıyor fakat başta bu kalıplaşmış ötekileştirmenin, ayrımcılığın ortadan kaldırılması gerekiyor. Mültecilik ve göçmenlik statü olarak birbirinden farklı fakat mültecilik medyada göçmenlerin tamamını kapsayan bir ifade olarak kullanılıyor."
Medyada sığınmacıların "kötü" olarak gösterilmesinin dijital platformlardaki paylaşımlara da yansıdığına değinen Aksay, sığınmacıların ayrımcı fotoğraf ve videolarla hedef gösterildiğini anlattı. Aksay, şunları söyledi:
"Sosyal medyada göçmenler ve sığınmacılar her zaman kötü yönleriyle tartışma konusu haline getiriliyor. Bu olumsuz yönlerin yansıtılmasında sosyal medya büyük etkisi olan bir araç. İnsanlar hiç düşünmeden fotoğraflar, ayrımcı videolar ve söylemler paylaşabiliyor. Sığınmacılar, ekonomik düzeyi düşük, entelektüel ve eğitim geçmişi bulunmayan, Türkiye'yi sömürmek için göç etmiş insanlar gibi gösterilmeye çalışılıyor."
Aksay, geleneksel ve sosyal medyada sığınmacıları tek kalıba sığdırmaya çalışan yaklaşım olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti:
"Sığınmacılar ve göçmenler, kimliklerinden bağımsız olarak belli kalıplara sığdırılmaya çalışılıyor. 'Kurallara uymuyorlar, nerede nasıl davranacaklarını bilmiyorlar.' gibi genellemelerle ötekileştiriliyorlar. Sığınmacılarla yaptığımız saha çalışmalarında, bu ülkeyi çok sevdiklerini, bu ülkenin ve toplumun kurallarına uyum sağlamaya çalıştıklarını bir yandan da kendi kültürlerini korumak istediklerini gördük."