KAHRAMANMARAŞ (AA) – Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesince düzenlenen "Sezai Karakoç Kolokyumu"nda, Türk edebiyatının usta isimlerinden, fikir ve düşünce insanı Sezai Karakoç'un eserleri, düşünce hayatı ve Türk edebiyatına katkıları konuşuldu.
Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi'nde gerçekleştirilen programda modern şiirde usta şairin yeri ele alındı.
Oturumu yöneten şair Ahmet Murat, kolokyumun ilkinde Karakoç'un az bilinen, az konuşulan eserlerini değerlendirmek istediklerini belirterek, "Estetikle estetiğe yaklaşımıyla mevcut estetik teorileri bağlamında Karakoç'un yaklaşımının tartışılması, mimari şehir konusunda ya da görsel ve işitsel sanatlarla alakalı ve tabii ki kurmaca ve şiirin dahil olduğu edebiyatla alakalı altı oturumda Sezai Karakoç'un biraz da eserlerinin ufkunu, sınırlarını gösteren bir program ortaya çıkmış oldu." dedi.
– "Sezai Karakoç, şair portresinde kendisi için biçtiği ve hedeflediği bir yeri anlatırken detaylandırır"
Şair, yazar Hayriye Ünal da Karakoç'un Türk şiirindeki önemine işaret ederek, "Şair kendini nasıl konumlandırır, inşa eder, ki tarihe baktığımızda çok az şair kendi konumuna dair kanaat belirtip, o yolu aynı zamanda geçerli kılabilmiştir. Sezai Karakoç konumunu sözlü olarak belirterek değil, dolaylı olarak göstermek yoluyla işaret eder. Fakat o kadar detaylı betimler ve buna o kadar yaşamıyla sadık kalır ki, elimizdeki verilere şairin samimiyeti, çabası ve kalitesi de eklendiğinde bütünlüklü bir portre elde ederiz." diye konuştu.
Usta şair ve mütefekkirin poetik nitelikli 3 kitaptan oluşan "Edebiyat Yazıları"na değinen Ünal, şunları kaydetti:
"Bunlardan birincisinde Sezai Karakoç, şair portresinde kendisi için biçtiği ve hedeflediği bir yeri anlatırken detaylandırır. Tabii bunun kendisi için olduğunu ben yorumlayarak söylüyorum. Eserlerinin de gecikmiş bile olsa yaygın karşılanma biçimi, yani bugün bir coğrafyanın öbür tarafından buraya kadar gelerek bu şairi anlatıyorsam, buna ben yaygın karşılanma adını veriyorum. Buna bir tanıklık sayılırsa, şaire edilen tanıklık da o yere yakıştığını kanıtlıyor. Böylelikle Karakoç, poetika ve şiir bütünlüğünü hem çağdaşlarına hem de izler çevreye kabul ettirmesiyle ima ettiği o yeri kazanmış olur."
Hayriye Ünal, yakın zamanda kitap olarak yayımlanan "Hatıralar" eseri incelendiğinde de Karakoç'un şiirlerine yer bulma, yazı yayımlama konularında çektiği sıkıntıların görüldüğünü söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Murat Belge'nin 2018'de çıkan 'Şairaneden Şiirsele -Türkiye'de Modern Şiir' kitabında Karakoç'un -gerekçeli şekilde- yer almayışı, şairin yerinin tartışmaya açılacağı işareti gibidir. Ancak şunu vurgulamakta yarar var. Şairlerin yerini ve değerini eleştirmen ve akademisyenlerden önce diğer şairler işaret eder.
Cemal Süreya'nın baştan beri kabulü, desteği, arkadaşlığı, İlhan Berk'in kabulü, 'Monna Rosa' şiirinin yaygın etkileri, Asım Bezirci ile polemiklerin ters etkisi, Muzaffer Erdost'un Karakoç'a 'Pazar Postası'nda yer vermesi, Eser Gürson'un 65 yılında Devinim'de yazdığı 'Metafizikçi Şiir (Sezai Karakoç'a Giriş)' yazısı, Ebubekir Eroğlu'nun 1981'de Karakoç şiirine dair yazdığı müstakil kitap, Ahmet Oktay'ın 1983'te ünlü yazısıyla Karakoç'un resmi ideoloji tarafından dışlandığını ifşa etmesi onun yerini güçlendirir. Yücel Kayıran'ın 2021'de 'Sezai Karakoç: Şiirimizin Son Büyük Şairi' başlıklı bir yazı yazması şairin yerine dair tartışmayı kapatmaya yönelik bir yazı olarak göze çarpar."
– "Şairin ses kompartımanına büyük önem verdiği ve lokomotif olarak duyguyu idealize ettiği açıktır"
Şair Ömer Erdem de etkinlikte "Sezai Karakoç Şiirinin Ateşten Modernlik Parantezi" başlıklı bir bildiri sunarak, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Karakoç'ta geleneksel olan hece ölçüsü gibi biçimsel bir duruma ve asıl önemlisi şiirde duygu yatırımı gibi bir iç ereğe bağlanır. Daha dipte ise zihinsel doğuş, çıplak ve tanımlanmamış olandan çekinerek, kendine sürekli kültürel korunak da arar. Mehmet Levendoğlu ismiyle basılan ilk denemesi yanında, 'Yağmur Duası' ve efsanevi 'Monna Rosa' şiirleri teknik bir gözle irdelendiğinde, şairin ses kompartımanına büyük önem verdiği ve lokomotif olarak duyguyu idealize ettiği açıktır. Burada şaşırılacak bir şey yok aslında. Çünkü şairin hatıratında detaylı şekilde anlattığı gibi doğu metinleri ve onların atmosferi etkili olmuştur, ruh ikliminin kurulmasında. Gerçi Batı klasiklerine ulaşmakta çok geç kalmayacaktır Karakoç ama modern bilinç ile Batı klasiklerini karıştırmamak gerekir. Dikkatle altının çizilmesi gereken husus, Karakoç şiirinin bir modernlik ateşi içinde kendisini ateşlerken sona doğru modernliğini yok etmesidir. Hatta şöyle söylenebilir, Karakoç şiiri doğuşunda nasıl tam modern ve modernist değilse kapanışında aynı tutuma geri dönmüştür."
– "Şiirleri, aşkla yazılmıştır"
Doç. Dr. Bahtiyar Arslan ise Karakoç'u diğer şairlerden ayıran özelliklere değinerek, "Sezai Karakoç, İkinci Yeni şairleriyle bir arada anılmakla beraber özellikle dünya görüşü, medeniyet, din, ahlak ve kültür gibi bazı temel konu ve kavramlarda onlardan ayrılır. Ayrılık, bu konu ve kavramların alt kategorilerinde de kendini gösterecektir. Karakoç'un aynı akım içinde anıldığı diğer şairlerden ve çağdaşlarından farkını belirlemek dolayısıyla şair hakkında hakiki hükümlere ulaşmak için artık dikkatlerimizi bu alt kategorilere yoğunlaştırmamız gerektiğini düşünüyorum. Onun özellikle ilk dönem şiirlerinde başat unsur gibi görünse de aşk, şairin dünya görüşünün ve medeniyet anlayışının içinde bir alt kategori niteliğine sahiptir. Bunu söylerken tam olarak onun aşk anlayışını, benimsediği, içinde yetiştiği dünya görüşü ve medeniyet anlayışının belirlediğini söylemek istiyorum." şeklinde konuştu.
Karakoç'un şiirlerinin aşkla yazıldığını söyleyen Arslan, "Ondaki aşkın mistik, tasavvufi bir havası vardır. Daha doğrusu ondaki aşk evrensel bir düzeyde, madde ötesi bir bölgede, ölümsüz değerlerin geçerli olduğu bir dünyada soluk alır, filizlenir, yeşerir.' diye Erdem Bayazıt'ın da 1972'de yazdığı bu cümleleri esas alırsak Karakoç'un şiiri için genel bir çerçeve çizmek kolay olur. Hatta bu tespitleri, onun şiiri 'Monna Rosa'dan Leyla ile Mecnun'a, 'Na’t'lerinden 'Taha’nın Kitabı’na bütün şiirlerinde aynı duyuşu, aynı ruhu sürdürdüğünü, beşeri aşkı işlediği şiirlerinde bile İlahi aşka ayarlı bir işleyiş olduğunu söyleyebiliriz. Karakoç, şiir boyunca kendi varlığını da sevgilinin varlığını da ısrarla gizlemeyi tercih etmiştir. Bu gizliliğin ötesinde kendini var eden, gösteren şey aşkın ta kendisidir. Yani asıl olan aşktır. Şair, şiire sevgilinin adını anarak başlar ve hem ilk mısrada hem de şiirin farklı yerlerinde sevgilinin varlığını adı anıldıkça fark edebiliriz."