ELAZIĞ (AA) – Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, "Cumhurbaşkanımızın adeta ağzına bakan, bu kişi ne diyecek diye bekleyen artık bir dünya var. Tahıl koridoru, bir lider diplomasisinin, Türkiye'nin dengeli ve tutarlı dış politikasının, taraf tutmamak, her iki tarafa da söylenmesi gerekenleri söylemek adına Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediklerinin bir sonucudur." dedi.
Bakan Kirişci, Elazığ Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Tarım Sektörü Temsilcileri Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, son 20 yılda pek çok alanda önemli işlere imza atıldığını, bu sayede ülkenin ihtiyacı denilecek çok az sayıda iş kaldığını belirtti.
Savunma sanayisinin bir ülkenin gücünü gösteren en önemli alanlardan birisi olduğunu ifade eden Kirişci, şöyle konuştu:
"2002'de yerlilik ve millilik oranı yüzde 20 iken şimdi yüzde 80'leri aştı artık. Artık 1-2 kalem kaldı, o kalemlerin de çalışmaları devam ediyor. Buna savaş uçaklarımız da dahil. Tabii bunlara başka alanlardaki faaliyetler de eklenebilir. Bunlar yapılırken sanmayalım ki kendiliğinden, spontane şekilde oldu veya olması gerekiyordu da oldu. Eğer bunu söylersek bu çok büyük bir haksızlık olur. Kime haksızlık olur? Sayın Cumhurbaşkanımıza haksızlık olur. Kime haksızlık olur? Onunla beraber yol yürüyen, çalışan insanlarımıza haksızlık olur. Bu devletin bürokrasisine haksızlık olur, bu ülkenin üreten insanlarına haksızlık olur. Dolayısıyla hak sahibine de hakkını teslim etmemiz lazım."
Bakan Kirişci, artık Türkiye'nin gündem belirleyen bir ülke olduğunu vurgulayarak, "İki hafta önce Tarım Bakanları Zirvesi için OECD toplantısına katılmak amacıyla Paris'teydim. O zaman da bu 31 Ekim'deki tahıl koridoruyla ilgili süreç Rusya tarafından askıya alınmıştı ama 1 gün sonra Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmesiyle süreç kaldığı yerden devam etti. Bu kendiliğinden mi oldu? Hayır. Tutarlı, dengeli, hakkı hak bilip onun gereğini yapan, yanlış bir şey olduğunda buna yanlış diyebilme cesaretini gösteren ve bu tutarlılığıyla dünyanın artık gıpta ettiği bir Cumhurbaşkanımız… Sayın Cumhurbaşkanımızın adeta ağzına bakan, bu kişi ne diyecek diye bekleyen artık bir dünya var. Tahıl koridoru, bir lider diplomasisinin, Türkiye'nin dengeli ve tutarlı dış politikasının, taraf tutmamak, her iki tarafa da söylenmesi gerekenleri söylemek adına Sayın Cumhurbaşkanımızın söylediklerinin bir sonucudur." ifadelerini kullandı.
Antalya Diplomasi Forumu ve daha sonra 22 Temmuz'da İstanbul'daki görüşme sonucu tahıl koridorunun açıldığını hatırlatan Kirişci, şöyle devam etti:
"Dünya büyük bir panikteydi, biz hamdolsun ülke olarak kendi tedbirlerimizi almış olmamız ve 20 yıldan beri oturtmuş olduğumuz sistem sayesinde rahattık ama dünya rahat değildi. Dünyada zaten pandemiyle başlayan tedarik ve üretim zincirlerinde bir bozulma vardı. Bu bozulma zirve yaptı Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber. Tahıl koridoru açıldı, ortalık rahatladı. 450 doları görmüş tonu, buğdayda, 330 dolarlara depo teslimi yapılmaya başlandı. Yani 110-120 dolarlık indirim, yüzde 25'lik bir indirim anlamına geldi. Ve bu koridorun 31 Ekim'deki sürecinin askıya alınmasıyla beraber dünyada nasıl panik oluşturduğunu tekrar gördük. Cumhurbaşkanımız devreye girdi, sorun çözüldü ve şimdi de 2 gün sonra yeniden yürürlüğe girmesi, yani 4 ay süreyle daha uzatılması sağlanmış oldu. Türkiye'nin burada üstlenmiş olduğu bu lider diplomasisi bize bu neticeyi sağladı."
– "Tarım herhangi bir sektör değildir"
Kirişci, kendini gelişmiş ülke lideri olarak görenlerin bile "süreci Türkiye ile yürüttüklerini açıkladığını" söyleyerek, şunları kaydetti:
"Putin'in özellikle buradaki Türkiye'ye olan ilgisi ve Cumhurbaşkanımıza olan saygısı, Zelenskiy'nin yine aynı şekilde Türkiye'siz bir çözüm olmayacağı yönündeki yaklaşımı, bize bu başarıları ve bu diplomasi alanındaki başarıları getirmiş olurdu. Ve şu anda Türkiye artık bu tahıl koridorunun da yeniden süresinin uzatılmasıyla tarım ve gıda alanında büyük bir ülke olduğunu da gösterme fırsatını bir kez daha bulmuş oldu.
İHA'ları ve SİHA'ları uçuran kardeşlerimizin dahi bizim ürettiğimiz gıdaya ihtiyaçları vardır. Tarım herhangi bir sektör değildir. Tarım diğer sektörlerde kendine yer bulamamış insanların 'Ya ben en azından tarımsal faaliyetlerde bulunayım.' diyeceği bir sektör hiç değildir. Tarım sektörü stratejik, vazgeçilmez bir sektördür, hayati öneme haizdir. 2,8 milyar dolarlık ihracatımız vardı 2002 yılında, şimdi 2021 yılındaki ihracat rakamı 25 milyar dolar ve inşallah bu yıl 30 milyar doları bulacak. İhracatımız artmış, artan nüfusumuzu doyurmaya devam ediyoruz. Ülkeye gelen 2002 deki 15 milyon turist 50 milyona çıkmış. 4,5-5 milyon civarında ülkemize sığınmacı olarak geçici koruma statüsündeki insanları da buna dahil ettiğimizde Türkiye'de bugün bir ürünün yokluğu, kıtlığı asla kimsenin ifade edebileceği bir durum değildir. Bugün Avrupa gerçekten 'Biz bu kışı nasıl geçireceğiz?' derken, enerji konusunda Türkiye'nin aklına bir şey gelmiyor. Kimsenin gıdayla ilgili eksiklik, noksanlık olacağı yönünde bir endişesi söz konusu değil. Kim bunları sağladı? Bu ülkenin eli öpülesi üreticileri. Biz üreticilerimize minnettarız."
Toprak Mahsulleri Ofisinin (TMO) hiçbir dönemde üstlenmediği bir fonksiyonu icra etmek için kendisini adeta yollara döktüğünü dile getiren Kirişci, şu anda 6,2 milyon ton buğday ve arpanın TMO'nun stoklarında olduğunu aktardı.
Hükümetlerinin 16 yıl boyunca 13 milyar lira, her yıl yaklaşık 700 milyon lira sigorta pirim desteği verdiğini belirten Kirişci, şu ifadeleri kullandı:
"Tabii ki hep şikayetçi olduğumuz bir konu vardı, o da ürünlerin fiyatları bir gün yukarı gider ertesi yıl aşağı doğru iner ve böyle bir oynaklık çiftçilerimizi tabii ki rahatsız ederdi. Biz Allah izin verirse, sizin iyi bildiğiniz şeker pancarında sözleşmeli üretim uygulamasını bütün ürünlere yayacağız. Ve burada tarafların hukukunu daha fazla gözeten bir içerikte mevzuat düzenlemesini Meclisimize sunacağız. Milletvekili arkadaşlarımıza, burada da bulunan değerli milletvekillerimizin tensipleriyle bunların yasalaşmasını onlardan talep edeceğiz. Sözleşmeli üretim modeliyle gerek bitkisel gerekse hayvansal üretim tarafında talep edenler burada, yani almak isteyenler, üretmek isteyenler de burada. Şimdi bunlar oturacaklar, bir sözleşme imzalayacak olurlarsa burada bir aşırı üretim veyahut da bir ürünün kıtlığı gibi bir kavram asla ortada olmayacak. Dolayısıyla fiyatta da bir dalgalanma yaşanmayacak. Buradan hareketle üreticilerimize istikrarlı bir gelir sunacağız.
Şimdi TARSİM'in içeriğini de geliştirdik, poliçe çeşitliliğini de artırdık, yeni bir poliçe daha ekliyoruz. Diyelim ki biz üreticiyiz, üreticiler olarak şunu diyebiliriz, 'Ya benim 100 dönüm tarlam var, ben bu 100 dönüm tarladan 200 bin lira gelir elde etmek istiyorum.' Sigorta şirketiyle oturuyorsunuz ve sigorta şirketiyle bir gelir koruma poliçesi düzenliyorsunuz. Düzenlenen bu poliçeyle beraber, biliyorsunuz ki o arzuladığınız gelir, sigorta şirketi tarafından garanti altına alınacaktır. Ve burada yüzde 70'e yakınını garanti edecek, sigorta priminin yüzde 60'lık kısmını da kamu olarak, devlet olarak biz ödüyor olacağız. Böylelikle sizin gelirinizin garanti altına alınmasını sağlayacağız."