İSTANBUL (AA) – GÜLSELİ KENARLI – Türkiye'nin yenilenebilir enerji potansiyelinin yüksekliğine dikkati çeken uzmanlar, bu alanda 2023 yılı için konulan hedeflerin bir kısmının bugünden yakalandığını, kısa zamanda da tüm hedeflere ulaşılacağını düşünüyor.
Türkiye Elektrik İletim AŞ. rakamlarına göre mayıs ayı sonu itibarıyla kurulu güç kapasitesi güneş enerjisinde 8 bin 335, rüzgarda 10 bin 930, hidroelektrikte 31 bin 555, jeotermal enerjide 1686 ve biyokütlede ise 1763,8 megavat olarak gerçekleşti.
Boğaziçi Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Gürkan Kumbaroğlu, AA muhabirine, Türkiye'nin yenilenebilir enerjideki hedeflerinin yer aldığı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2019-2023 Stratejik Planına değinerek, Cumhuriyetin 100'üncü yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik kurulu gücünün toplam kurulu güce oranının yüzde 48’den yüzde 52 seviyesine yükseltilmesinin hedeflendiğini söyledi.
2023 yılı kurulu güç hedeflerinin güneş enerjisinde 10 bin, rüzgarda 11 bin 883, hidroelektrikte 32 bin 37, jeotermal enerji ve biyokütlede de 2 bin 884 megavat olduğunu hatırlatan Kumbaroğlu, bu yılın mayıs ayı sonu itibarıyla rüzgar enerjisinde 2022 hedefinin, jeotermal ve biyokütlede ise 2023 hedeflerinin şimdiden aşıldığını kaydetti.
Hidroelektrikte 2023 hedefini yakalamak için gerekli kapasitenin 481,9, rüzgarda 953, güneş enerjisinde de 1665 megavat olduğunu aktaran Kumbaroğlu, şöyle devam etti:
"Bu hedefler de kısa zamanda yakalanacaktır çünkü yenilenebilir enerji teknolojileri, artık sadece temiz üretim değil aynı zamanda fiyat olarak rekabetçi hale gelmeye başladı. Özellikle güneş enerjisinde 5 megavatı aşmayan ve bu sayede üretim lisansı gerektirmeyen kurulumlar son dönemde hızla yaygınlaşmakta. Mayıs ayı itibarıyla güneş enerjisinde kurulu gücün yüzde 87'sini lisanssız santraller oluşturmakta. Bu ivme artarak devam edecektir çünkü güneş enerjisi üretimi için ülkemiz, coğrafi konumu açısından zengin potansiyeli ile çok şanslı bir durumda."
Türkiye'nin enerji potansiyelinin yüksekliğine vurgu yapan Kumbaroğlu, şunları söyledi:
"Güneş enerjisinde ortalama yıllık metrekare başına 1520 kilovatsaat (1520 kWh/m2-yıl) radyasyon değeriyle Avrupa’ya büyük fark atıyoruz. Almanya’da güneş enerjisi potansiyeli en yüksek Bavyera eyaleti gerek güneşlenme süresi gerekse güneş radyasyonu ile bizim potansiyelimizin en düşük olduğu Karadeniz bölgesinden daha düşük potansiyele sahip. Buna rağmen Almanya’nın güneş enerjisi kurulu gücü 59 bin megavatı aşmış durumda, bizde ise 8 bin 336 megavat. Yani Almanya’nın çok daha düşük potansiyeline rağmen güneş enerjisinde kurulu gücü bizim yaklaşık 7 katımız düzeyinde."
Türkiye'nin yenilenebilir enerjide hedefleri aşarken çok daha iddialı hedeflere doğru ilerleyebilecek bir yolun başında olduğu yorumunda bulunan Kumbaroğlu, "Bu yolculukta yenilenebilir enerji teknolojilerinin ülkemizde geliştirilerek üretilmesi ve yaygınlaştırılması büyük önem taşıyor, üniversitelere de önemli rol düşüyor" diye konuştu.
Biyoenerji alanında Boğaziçi Üniversitesinde yürüttükleri çalışmalardan örnek veren Kumbaroğlu, üniversitenin Sarıtepe kampüsünde inşa ettikleri Avrupa'nın ilk karbon negatif entegre biyorafinerisinde alg biyokütlesinden sürdürülebilir şekilde ileri düzey biyoyakıtlar üretmeye başladıklarını anlattı.
Kumbaroğlu, şöyle devam etti:
"Tesisimizde yetiştirilen alglerden sadece biyoyakıt değil, insan gıda takviyesi ürünleri, hayvan yemi uygulamaları, organik biyogübre de üretebiliyoruz. Fosil kaynaklara bağlı olmadan tamamen yosun tabanlı biyoekonomi odaklı örnek bir entegre biyorafineri sistemi kurduk. Biyo-jet yakıtımızın bu yıl içinde bir THY uçuşunda kullanılması öngörülüyor, büyük çaplı üretim için fizibilite çalışmaları yapılıyor."
– "Türkiye'nin atılımları dünyada da büyük bir ilgiyle karşılanıyor"
Yenilenebilir Enerji Araştırmaları Derneği (YENADER) Başkanı Prof. Dr. Kerem Alkin ise Türkiye'nin yenilenebilir enerji alanında birçok OECD üyesinden iyi durumda olduğu, dünyada 12. sırada Avrupa'da ise 6. sırada yer aldığı bilgisini verdi.
Alkin, şöyle konuştu:
"Türkiye'nin rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, hidroelektrik başta olmak üzere, yenilenebilir enerji imkanlarıyla ilgili olağanüstü kapasitesi, potansiyeli söz konusu. Yerli ve milli teknoloji üreten bir ülke olarak yenilenebilir enerji alanındaki yatırımlarını yoğun bir şekilde sürdürmesi halinde, Türkiye, bu noktada dünyanın en iddialı ve şanslı ülkelerinden birisi olacak. Türkiye'nin 2030 yılına yönelik, önümüzdeki 8 yılı çok iyi değerlendirme hedefi var. Bu konudaki atılımlar da dünyada büyük bir ilgiyle karşılanıyor. Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankasından elde edilmiş 3 milyar avronun üzerinde kaynak başta olmak üzere, önümüzdeki dönemde Türkiye'nin bu alanda dünyanın en cazip ülkelerden biri olduğu gerçeğinden hareketle, uluslararası finans kurumları Türkiye'ye bu konuda seve seve çok ciddi kaynak kullandırmak isteyeceklerdir."
– "Olduğumuz nokta son derece avantajlı"
Türkiye'nin yenilenebilir enerji konusunda bir cazibe merkezi ve küresel ısınma noktasında dünyaya en önemli katkıyı sağlayan ülkelerden biri olduğunu belirten Alkin, dünyada en çok karbon salan iki ülke olan Çin ve ABD'nin, dünya ticaretindeki paylarından daha fazla karbon salımı gerçekleştirdiklerine dikkati çekerek "Türkiye dünya gayri safi yurt içi hasılasında da küresel karbon salımında da yüzde bir civarında neredeyse birbirine eşit payı olan bir ülke. Dünyanın birçok önde gelen ekonomisiyle karşılaştırıldığında, biz, havaya oldukça düşük düzeyde karbon salarak küresel sisteme mal ve hizmet üreten bir ekonomiyiz. Bu açıdan zaten olduğumuz nokta son derece avantajlı. Güneş, rüzgar, jeotermal, hidroelektrik, biyokütle gibi yenilenebilir enerjide kapasite imkanlarımızı güçlendirerek bu iddiamızı sürdürmek en önemli hedefimiz." ifadelerini kullandı.
Rusya-Ukrayna savaşı sonrası enerjide verimliliğinin dünyada ve Türkiye'de artık vazgeçilmez olduğunu ve bu konuda çok ciddi çalışmalar yürütüldüğünü anlatan Alkin, şunları kaydetti:
"Birçok ülke savaşın ortaya koyduğu temel gerçekler ışığında mümkün olduğu kadar enerjide dışa bağımlılıktan kurtulmak istiyor. Enerji verimliliğinin en önemli sac ayaklarından birini enerji tasarrufu oluşturuyor. Dünyanın doğal gazla olan beraberliği 2070'e kadar devam edecek. Peki doğal gazın verimliliğini nasıl arttırabilirsiniz? Doğal gazla hidrojeni karıştırarak. Doğal gazın içerisine yapacağınız yüzde 25'lik hidrojen katkısı bile doğal gazın verimliliğini yüzde 50 artırıyor. Bunun dışında binaların yalıtımı çok önemli. Rusya-Ukrayna savaşından sonra başta İskandinav ülkeleri ve Hollanda olmak üzere birçok ülke özellikle binaların yalıtımıyla ilgili yeni projeler, yeni modeller oluşturmaya başladı. Türkiye'nin de hiç ara vermeksizin mutlaka binalardaki enerji verimliliğini, yalıtımla devam ettirmesi gerekiyor. Bütün ülkeyi, 23 milyon bağımsız üniteyi, yalıtımla, enerji verimliliği konusunda mükemmel bir noktaya getirirsek, Türkiye'nin enerji ithalat faturasını da yarı yarıya azaltmış olacağız."