DOLAR 34,2158 0.03%
EURO 36,8090 0.09%
ALTIN 2.925,98 0,04
BITCOIN 2573387 5,14%
Yalova
12°

AÇIK

06:06

İMSAK'A KALAN SÜRE

ANKARA – CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üniversite öğrencileriyle buluştu (2)

ANKARA – CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üniversite öğrencileriyle buluştu (2)

ABONE OL
Kasım 29, 2022 12:50
ANKARA – CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üniversite öğrencileriyle buluştu (2)
Avatar
0

BEĞENDİM

ABONE OL

GÖRÜNTÜ DÖKÜMÜ :
– Üniversite öğrencilerinden görüntüler
– CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşması CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, üniversite öğrencileriyle buluştu:
– “Cumhurbaşkanı adayının, egosunu yenen, devleti bilen, tanıyan, altılı masayı yine çalıştıracak olan temel bazı kararları beraber müşterek alma sözü veren birisinin olması lazım. Bu çerçevede hareket ediyoruz”
– “Sizden tek istediğimiz sandığa gidip oy kullanmanız, o kadar. Onun dışındaki güvenliği biz sağlayacağız”
ANKARA (AA) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Cumhurbaşkanı adayının egosunu yenen, devleti bilen, tanıyan, altılı masayı yine çalıştıracak olan temel bazı kararları beraber müşterek alma sözü veren birisinin olması lazım. Bu çerçevede hareket ediyoruz.” dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde, Kadir Has Üniversitesi Hukuk Kulübü öğrencileri ile bir araya geldi. Öğrencilerin sorularını yanıtlayan ve taleplerini dinleyen Kılıçdaroğlu, çözüm önerilerini anlattı.
Eğitim sisteminin tümüyle iflas ettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, sistemin yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Başarılı bir eğitimin göstergelerini sıralayan Kılıçdaroğlu, Türkiye’de eğitim sisteminin ezbere dayandığını ve test çözmeyle geçtiğini bu nedenle merak duygusunun büyümediğini aktardı.
Eğitim reformunda en başarılı ülkenin Finlandiya olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, bu başarılı eğitim reformunu yapan bakan yardımcısını Türkiye’ye davet ettiklerini söyledi. Bakan yardımcısının Türkiye’ye geldiğini, Milli Eğitim Bakanlığı dahil olmak üzere eğitim bileşenlerinin tümüne haber gönderdiklerini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Biz davet ettik. Finlandiya’da eğitim reformunu nasıl yapmışlar gelin siz de dinleyin, dedik. Eğitim konusundaki yazarlar da dahil olmak üzere davet ettik. Bir kısmı geldi bir kısmı gelmedi ama Milli Eğitim Bakanlığından hiç kimse gelmedi.
Biz büyük ölçüde yararlandık oradan ama eğitimi başarılı kılmamızın temel yollarından birisi de öğretmeni toplumun saygın bir kişisi yapmanızdır. ‘Ay başını nasıl getireceğim’ diye öğretmen düşünürse kendi gücünü, birikimini öğrenciye veremez başka şeyler düşündüğü için. Biz bir öğretmenler meslek kanunu çıkaracağız. Hakim ve savcıların ayrı bir yasası nasıl varsa öğretmenler için de ayrı bir yasa olmalı. Öğretmen üniversiteden başlayıp kreş öğretmenleri kadar bütün kademelerde toplumun en saygın kişisi olarak konumlanmalı. Öğretmenin iyi bir aylık alması sağlanmalı. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen diye ayrım olmamalı. Öğretmen öğretmendir. İyi bir aylık almalı.”
YÖK’ün kaldırılması, üniversitelerin kendi kültürlerini oluşturması ve kendi dekanlarını belirlemesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, üniversitelerin bilgi üreten kurum haline gelmesinin önemli olduğunu kaydetti.
Amerika’da teknoloji konusunda dünyanın bir numaralı üniversitesindeki akademisyenlerle ve öğrencilerle görüştüğünü aktaran Kılıçdaroğlu, bilimde ve teknolojide gelişmelerin nasıl olduğunu ve Türkiye’nin ne durumda bulunduğunu gördüğünü söyledi.
Dünyadaki gelişmelerden habersiz olunması durumunda ülkenin yönetilemeyeceğini belirten Kılıçdaroğlu, iç kavgalar içinde kısır çekişmelerin kimseye bir şey kazandırmayacağına işaret etti.
Türkiye’yi ileriye taşımanın yolunun üniversiteler olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılın en önemli aktörünün üniversiteler olduğunu, bilgi üretmeyen bir ülkenin geleceğinin olmayacağını dile getirdi.
Osmanlı’nın, Sanayi Devrimini kaçırdığı için battığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şu anda teknoloji çağında olunduğunu, teknoloji devriminin kaçırılmaması gerektiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hepinizin cep telefonları var büyük bir ihtimalle. Hiçbirisi Türkiye’de üretilmiyor. O zaman Türkiye’nin pozisyonu ne? Katma değeri yüksek ürün üreten ülkelerin pazarı olmak. Biz pazar değil, üretmek istiyoruz. Kim yapacak bunu? Üniversiteler. Eğer siz üniversiteleri bilgi üreten kurumlar olmaktan çıkarıp, ‘Bizim partinin arka bahçesi olsun. Siyasetin arka bahçesi olsun’ dediğiniz andan itibaren orası üniversite olmaktan çıkar. Üniversitelerin bir başka özelliği, her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı mekanlardır üniversiteler. ‘Vay efendim, sen neden böyle düşündün’ diye üniversite hocasını üniversiteden atarsanız orası üniversite olmaz. Orası başka bir şey olur.
Yüksek yetenek inşası diye bir kavram var. Belki hiç duymamışsınızdır. Bir toplumun yüzde 1,5-2’si üstün zekalılardan oluşur ve siz bunları kendi ülkemizde tutmak, ayrıca dünyanın diğer ülkelerindeki zeki çocukları da kendi ülkemize getirmek zorundasınız. Silikon Vadisi böyle kuruldu, buharlı motor böyle keşfedildi. İngiltere’nin vatandaşlık için aradığı koşullardan birisi şu, ‘Dünyanın en önemli 20 üniversitesinden mezun olanlara hiçbir koşul aramadan vatandaşlık veriyorum, gelin’ diyor. Biz 250 bin dolara daire alırsan vatandaşlık veriyoruz. Aradaki farka bakın. Siyaset kurumu bunun farkında olmak zorunda ama üniversitede okuyan öğrenci de bunun farkında olmak zorunda. Aksi halde ülkemizi büyütemeyiz.”
– “Her sandıkta görevli arkadaşlarımız olacak”
Bir öğrencinin “Son zamanlarda birkaç bomba patladı ve sosyal medyanın kapanmasından hiçbir habere ulaşamadık. Bu durumun aynısının seçim gecesi olması durumunda ne gibi önlemler almayı planlıyorsunuz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Burada önemli olan şu, siz sandıklara sahip çıkacak mısınız? Biz bunun üzerinde duruyoruz. Onların beklentilerine göre politika oluşturursak sonuç alamayız. Biz kendi beklentilerimize göre ve vatandaşın güven içinde gidip sandıkta oy kullanabileceği bir süreç yaratmak zorundayız. Ne yaptık bununla ilgili? Türkiye’de yaklaşık 200 bine yakın sandık var. Her sandıkta görevli arkadaşlarımız olacak. Görevli olan her kişi ilçe başkanı, il başkanı bize listeyi gönderiyor ‘Bunlar sandıkta CHP görevlileridir’ diye. Adı, soyadı ve telefonu var. Biz buna rağmen genç gönüllü arkadaşlarımız var. Onlar her bir ille ve ilçeye telefon ediyorlar. Hangi sandıkta görevlisiniz? ‘Şu sandıkta görevliyim’ diyorsa yanına bir artı koyuyoruz. Biliyor, gidecek sandıkta görev yapacak. ‘Haberim yok, kim yazdı bunu’ diyorsa yanına bir eksi koyuyoruz. İl başkanını, ilçe başkanını arıyoruz bu kişiyi listeden çıkar ve yeni bir isim koy, diyoruz.”
Büyük merkezlerin tümünde barolarla sözleşme yaptıklarını, her okulun önünde mutlaka bir avukat olacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, sorun çıktığında oradaki görevli avukatın hemen gidip olaya müdahale edeceğini anlattı.
Kılıçdaroğlu, gençlere şöyle seslendi:
“Sizden tek istediğimiz sandığa gidip oy kullanmanız, o kadar. Yani onun dışındaki güvenliği biz sağlayacağız. Ayrıca sandık başında olan arkadaş cep telefonuyla fotoğrafını çekecek ve bize gönderecek. Yavaşladı, 10 dakika sonra 15 dakika sonra gelir. Önemli olan tutanağı imzaladığı andan itibaren onun fotoğrafını çekmiş olması ve bize göndermiş olması. Biz burada toplayacağız. Biz bunun denemesini İstanbul seçimlerinde yaptık. Yüksek Seçim Kurulu bir ara seçim sonuçlarını vermedi ama bizim elimizde bütün tutanaklar vardı isterse 3 gün sonra versin. Ne fark eder? O tutanaklar zaten elimizde o çerçevede bir çalışma yapıyoruz.”
Bir öğrencinin “Altılı masa olarak iktidara gelindiği takdirde parlamenter sisteme geçileceği söyleniyor. İktidara gelindiği takdirde başkanlık sisteminde kalınma ihtimali var mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Şu çok önemli, seçeceğiniz cumhurbaşkanı adayı, egosunun esiri olmayacak. Egosunun esiri olursa şöyle bir tablo ortaya çıkar, ‘Oh ne güzel ya cumhurbaşkanı seçildim, bir imzayla her şey oluyor, nereden çıktı bu güçlendirilmiş parlamenter sistem? Ben bunu kabul ediyorum ve böyle devam edeceğim’ derse olmaz. O nedenle Cumhurbaşkanı adayının, egosunu yenen, devleti bilen, devleti tanıyan, altılı masayı yine çalıştıracak olan temel bazı kararları beraber müşterek alma sözü veren birisinin olması lazım. Bu çerçevede hareket ediyoruz. Başkanlık sisteminde kalma ihtimali var mı? Hayır.” şeklinde konuştu.
– “Gelir dağılımında olağanüstü bozulma var”
“Şu an ki gençlerin diğer kuşaklardan ayrı olduğu söyleniyor. CHP olarak gençlere nasıl ulaşmayı planlıyorsunuz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, öğretmenlerin, üniversite öğrencilerinin, üniversiteyi bitirenlerin, herkesin kendine göre beklentisinin olduğunu ifade etti.
Gençlerin özgürlük istediğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, “Benim özgür dünyama neden siyasetçi müdahale ediyor? Benim tweetime neden müdahale ediyor? diye eleştiriler de var. Bu çerçevede biz gençlere yaklaşıyoruz, gençlerle konuşuyoruz.” dedi.
Geleceği büyük ölçüde yurt dışında arayan, bu gidişten kaygı duyan ve geleceği dışarıda arayan umutsuz bir gençlik bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, gençlerin umutsuz ve geleceği yurt dışında aramalarının temel bir nedeni olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, “Benim kuşağım, bizler babamızdan daha iyi bir eğitim aldık ve babamızdan daha iyi bir gelir standardını yakaladık. Sizin kuşağınız ise babanızdan annenizden daha iyi bir eğitim almanıza rağmen onlardan daha düşük bir gelire mahkum ediliyorsunuz. Bu mutsuzluk yaratıyor. Bunu sakın unutmayın. Bu bizim Cumhuriyet tarihinde ilk kez yaşanıyor. Daha iyi eğitim alan bir kuşak, annelerinden ve babalarından daha düşük bir gelire mahkum ediliyorlar. Çünkü gelir dağılımında olağanüstü bozulma var.” değerlendirmesini yaptı.
Bu tablonun umutsuzluk yarattığını, gençlerin yurt dışına gitmek istediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Yurt dışında ise bütün gençlere kapı aralanıyor. ‘Gelin’ diyor çünkü sıfır maliyetle üniversite mezunu olacak. Bütün maliyeti zaten Türkiye çekti. Anneler, babalar çekti. Oraya gidiyorsunuz, sıfır maliyetli üniversite mezunu birisi. Alıyor. Buradan çıkarmak lazım Türkiye’yi.” diye konuştu.
– “Seçim Kanunu bir darbe hukuku ürünüdür”
“Türkiye demokrasi adına neler kaybetti?” sorusuna karşılık Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:
“Demokrasi neler kaybetti? Çok şey kaybetti aslında demokrasi. Bir şey yaşadık aslında. Türkiye’de insanımız yaşayarak görüyor, okuyarak değil ve kararını ondan sonra veriyor. Demokrasinin nasıl kaybedildiğini gördük. Her darbeden sonra, askeri darbeden sonra veya askerlerin her müdahalesinden sonra bir hukuk oluştu. Özel bir hukuk oluştu. Biz CHP olarak buna darbe hukuku diyoruz. Darbe hukuku, darbe hukukundan arınmadıkça sistem demokrasi olmaz. YÖK, bir darbe hukuku ürünüdür. Seçim Kanunu, bir darbe hukuku ürünüdür. Buradan gerçek anlamda demokrasiyi getirmeliyiz. Darbe hukukundan, hukuk sistemini arındırmamız lazım.
Örnek, sandığa gideceksiniz, oy kullanacaksın. Milletvekili seçeceğinizi sanıyorsunuz. Siz milletvekili seçmiyorsunuz ki milletvekillerini seçen genel başkanlar. Sizin önünüze liste konuyor. Siz listenin altına oyunuzu kullanıyorsunuz. Yani millet kendi milletvekilini seçmiyor. Neyin ürünü bu? Darbe hukukunun ürünü. Peki bizim dışımızda bunu dile getiren var mı? Kimse getirmiyor. Herkes hayatından çok memnun. Bunun doğurduğu sonuç ne olur? Parlamentonun iradesi ipotek altına alınıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün en güçlü olduğu dönemde bile Meclis Mustafa Kemal Atatürk’e başkomutanlık yetkisini sadece 3 ay süreyle vermiştir. ‘Yetki bendedir’ demiştir, vermem. Sakarya Savaşı, diğer savaşlarda 3 ay süreyle verdim, 3 ay sonra gelmediyse tekrar bilgi ver. O nedenle adı Gazi Meclis’tir.
Şimdi, yok öyle bir şey. Demokraside çok şey kaybettik ama kazanmak zorundayız. Gerçek anlamda demokrasi geldiği zaman demokrasinin bir başka özelliği de kişilerin can ve mal güvenliğinin korunması demektir.”
“Olası iktidarınızda halktan yana mı yoksa haktan yana mı bir politika izlemeyi düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
“Hak mı? Halk mı? İkisi de. Hakkın olmadığı yerde sizin hakkınızın savunulacağı bir mekanizmanın olmadığı yerde zaten halk da olmaz. Her birimizin tek tek hakları var ve demokrasi geliştikçe bu haklar artıyor. Fakir olan birisi su parasını ödemedi diye suyunu kesemezsiniz. Bu insan haklarına aykırıdır. Elektriği söndüremezsiniz. Evde çocuk varsa yaşlı varsa engelli varsa nasıl elektriğini söndürebilirsiniz? Bu onun hakkıdır zaten. Şimdi internet hakkınız var. Sizin internetinizi kesemezler. Siz dünyaya iletişim kurmak zorundasınız. Bu hakların sağlandığı ve bu hakların savunulduğu alan halkı oluşturur. ‘Benim hakkım var diyecek. Bana kimse dokunamaz çünkü ben insanım.’ diyecek.”
Doğanın, sokaktaki kedinin, köpeğin, ağacın da hakkı bulunduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, “Hiçbir ağacı istediğiniz gibi kesemezsiniz. Bir suyu istediğiniz gibi kesemezsiniz. Doğayı istediğiniz gibi tahrip edemezsiniz. Türkiye bunda çok gerilerde aslında. Gençlerde ileride bu duygularda ama Türkiye çok geride.” dedi.
– “Halkın her katmanıyla sıcak, samimi ilişkiler kurmak istiyoruz”
Kömür santrallerini kim yapıyorsa dünyanın hiçbir finans kuruluşunun oraya kredi açmayacağı konusunda karar aldığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “‘Dünyanın neresinde olursanız olun çevreyi mi kirletiyorsunuz asla açmayacağız’ diyorlar. Biz Paris İklim Anlaşması’nı imzaladık. Şimdi iklim anlaşmasına uymazsanız ve sizin burada kömür santralleri olursa bizim ihracatçı, Avrupa Birliği’ne mal ihraç ettiğinde ek vergi ödemek zorunda kalacak. Yani rekabet eşitliği bozacak. Dünya bizi zorluyor aslında. Dünyayla beraber eşit koşullarda demokrasi içinde gelişelim diye.” şeklinde konuştu.
Kadının kılık kıyafetiyle uğraşılmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, CHP’nin 1935’teki kurultayını hatırlattı.
Kılıçdaroğlu, o dönemin tek parti dönemi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün hayatta olduğunu, kurultay konusunun “Kadına peçe ve çarşaf yasaklansın mı yasaklanmasın mı? Bu konuda kanun teklifi verelim mi? Vermeyelim mi?” olduğunu söyledi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Dört gün tartışılır, dördüncü günün sonunda şu karara varılır. Kadının kılık kıyafetiyle uğraşılmaz ama kadın manto giymek istiyorsa halk evleri manto yapacak, çarşaf giyen kadın gelip mantoyu bedava alacak, hiçbir para ödemeden, istiyorsa giymeyecek. 1935’te kadına bakışa bakın 2000’li yıllarda Türkiye’nin kadına bakışına bakın. Dolayısıyla başörtüsü konusunda bizim verdiğimiz kanun teklifi, diğer şeyler, yaptığımız hataları kabul etme, helalleşme sürecini başlatma aslında 1935 kurultayının bir devamıdır.
Yani halkın partisi olmak istiyoruz, işin Türkçesi bu. Halkın her katmanıyla sıcak, samimi ilişkiler kurmak istiyoruz. Tek isteğim, sakın ola ki ‘Sandığa gitmiyorum’ demeyin. Mutlaka gidin mutlaka vicdanınızın sesini dinleyeceksiniz ve oyunuzu ona göre kullanacaksınız zaten. Türkiye’nin kaderini siz değiştireceksiniz. 6 milyon genç sandığa gidecek, ilk kez oy kullanacak. Demokrasiden yana oy kullandığınız zaman zaten Türkiye’nin kaderini değiştirmiş olacağız.”

En az 10 karakter gerekli