İSTANBUL (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Erdoğan'ı 15 Temmuz gecesi kaçırtamadınız. Ama sen (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu) tankların arasından kaçtın." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Merkez Ofisi Açılışı ve Ustalara Saygı Ödül Töreni'nde yaptığı konuşmada, Türkiye'deki kara yollarını 6 bin 100 kilometreden 28 bin kilometreye çıkardıklarını dile getirdi.
Erdoğan, "Eğer bunlar olmamış olsaydı, acaba şu anda modernitenin veya modern Türkiye'nin bir anlamı, bir ifadesi olacak mıydı? Hayır. Ama işte bunlar, şu anda gelip gidenler bunu gördüğü zaman, 'Neler yapmışsınız.' Dedik ki bu işin bir de finali var. Bu final de neydi? İşte, 18 Mart Çanakkale Köprüsü'nü de yapmak suretiyle dünyaya bir ilki, Türkiye olarak imzayı orada da attık." dedi.
18 Mart Çanakkale Köprüsü'yle Avrupa ve Asya'yı birbirine bağladıklarını anlatan Erdoğan, "Şimdi hakikaten aşkınız varsa, inanıyorsanız ve 'Bu ülkeye bir şeyler yapayım.' diyorsanız yaparsınız. Biz bu yola böyle çıktık ve bütün bunları da başardık, yaptık. Şimdi birileri çıkıp 'Aç kaldık.' diyor. Ya vicdansızlık yapma. Ne aç kaldın? Aç kalan filan yok. Yeter ki bu noktada dürüst ol, samimi ol.'' şeklinde konuştu.
Erdoğan, sürekli yapmış oldukları parasal düzenlemelerle vatandaşların imkanlarını nerede nereye getirdiklerinin ortada olduğunu vurgulayarak, ''Fakat Türkiye öyle bir muhalefetle baş başa ki bu muhalefet, muhalefet yapmak için değil sadece 'Akılları bulandırmak için ne yapabiliriz?', bunun gayreti içerisinde." dedi.
– "Bay Kemal ne derse desin, Erdoğan burada"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 27 Mayıs Darbesi'ne değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ta 27 Mayıs'ta, 62 yıl önce bu CHP ne dediyse inanın bugün de aynı şeyi söylüyor. Ne diyorlardı o zaman, rahmetli Menderes ve arkadaşları için; 'Uçaklarla altın ve pırlanta kaçırdılar.' Şimdi aynı şeyi, şu andaki Bay Kemal benim için söylüyor. Eline, diline dursun. Tayyip Erdoğan için böyle bir şeyi söyle de birileri yutsun bunu. Yutmazlar. 2023 geliyor. Bu millet sana gereken dersi yine verecek. Utanmadan bir de 'Kaçacak' diyor. Erdoğan'ı 15 Temmuz gecesi kaçırtamadınız. Ama sen tankların arasından kaçtın. Sen ise saat 23.00, tankların arasından kaçtın. Kimler sayesinde? O FETÖ'cü bazı güvenlikçiler sayesinde. Nereye kaçtın? Bakırköy Belediyesine kaçtın. Orada keyif kahvesi içmeye başladın. Ben de Marmaris'ten çağrımı yaptım. Ve bu çağrımla, 15 dakika eğer geç kalsaydım bugün belki sizin karşınızda olmayacaktım. Rabbimin takdiri neyse o. Bunu kimse değiştiremez. Herkesi meydanlara çağırdığımda ve benim milletim, benim sevdalısı olduğum bu millet, Atatürk Havalimanı'na yığıldılar. Ve Atatürk Havalimanı'nda bizi beklemeye başladılar. Geldik, onlarla orada kucaklaştık ve birlikte yolumuza devam ettik. Bütün bunlar niçindi? Bu bir sevdanın neticesidir. Eğer bu sevda varsa gerisi yalan. Bay Kemal ne derse desin, Erdoğan burada. Bütün dünya ile şu andaki alışverişlerimiz, irtibatlarımız nasıldır, bunlar da ortada. Bay Kemal, sen hiç heveslenme. Erdoğan, bu ülkede hizmet etmeye devam edecek."
– Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV ve Ensar Vakfıyla ilgili iddiaları
Cumhurbaşkanı Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na açtığı tazminat davalarına değinerek, "Paralardan bahsediyor. Amerika'ya şuraya buraya filan. Evet bir 150 bin lira kazandım. Bir 100 bin lira daha kazandım. İşte Man Adası filan falan dedi. Şimdi bu paraları, o iftira attığı TÜRGEV ve Ensar vakıflarına ben Bay Kemal adına veriyorum. Hiç olmazsa bir hayra vesile olsun böylece ve oradan oraya gidecek. Fakirin eliyle." diye konuştu.
Erdoğan, Kılıçdaroğlu'nun TÜRGEV ve Ensar Vakfıyla ilgili iddialarına ilişkin, "Bu anlattığı, bahsettiği şeyler özellikle Amerika'da yapılan Türk Evi'nin hemen iki cadde arkasında muhteşem bir yurt. Burada böyle bir şey yapılıyor. Ve buna bu kadar yalan yanlış şeyleri yapıştırmanın, iftira atmanın ne anlamı var? Ama maalesef akşam yalan, sabah yalan." ifadelerini kullandı.
– "Milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdik"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bütün başlattıkları altyapı yatırımı seferberliği ile genişlettikleri hak ve özgürlük ikliminin, iş dünyasının hem gücünü hem cesaretini artırdığını belirterek, şu bilgileri verdi:
"Böylece ülkemizi yüzde 1'in altında büyüme oranından aldık, 2003-2021 yılları arasında yılda ortalama yüzde 5,4 büyüyen bir konuma çıkardık. Ülkemizin toplam yatırım miktarını 70 milyar liradan aldık, 2 trilyon lira seviyesine yükselttik. Milli gelirimizi 238 milyar dolardan aldık, 1 trilyon dolar sınırına kadar getirdik. Esasen milli gelirimizin bugün 1,2 trilyon dolar seviyesine ulaşması gerekiyordu. Gezi olaylarından beri maruz kaldığımız tüm saldırıların ayrılmaz bir boyutunu oluşturan ekonomik tuzakların döviz kuru üzerinde yol açtığı dalgalanmalar sebebiyle geçtiğimiz yılı 803 milyar dolarla kapattık. İnşallah önümüzdeki dönemde bu göstergede de ülkemizi hak ettiği yere çıkartacağız."
Satın alma gücü paritesine göre milli gelir hesabında Türkiye'yi dünyada 11. sıraya çıkarmayı başardıklarını aktaran Erdoğan, "Önce satın almada, sonra genel milli gelir hesabında dünyanın ilk 10 ülkesi arasına girmeden bize durmak, duraksamak, bir anı bile boşa geçirmek haramdır." ifadesini kullandı.
Bugün salgının ve Ukrayna-Rusya savaşının etkisiyle küresel enerji ve gıda başta olmak üzere küresel emtia fiyatlarında çok dengesiz artışların yaşandığı bir dönemden geçildiğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu artışlar tüm dünyada yakın zamanda görülmemiş ölçüde fiyat dalgalanmalarına, enflasyona, stok eğilimlerine yol açmaktadır. Küresel ekonomiyle entegre bir yapıya sahip Türkiye, bu etkileri geçmişindeki acı hatıraları ve halen tam çözemediğimiz kronik sorunları sebebiyle çok daha ağır şekilde hissetmektedir. Biz bu tablo içinde 2018 yılında bir yol ayrımına geldik. Ya ülkemizi küresel finans sisteminin anaforuna kurban edip istihdamı ve büyümeyi feda edecektik ya da kendi programımızla hedeflerimize doğru yürümeyi sürdürecektik. Ancak biz ikinci yolu yani istihdamı ve büyümeyi koruyarak hedeflerimize ilerlemeyi tercih ettik. Elbette bu tercihin ağır bedelleri oldu. Ancak gelişmiş ülkelerin yaşadığı sıkıntıların boyutlarını gördükçe tercihimizin ne kadar isabetli olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. "
(Sürecek)