İSTANBUL (AA) – BİRİZ ÖZBAKIR – Bal arılarını etkileyen en önemli hastalıklardan biri olan ve ismini aynı adlı akardan alan varroa hastalığının, arıların yaşam süresini azalttığını ve kolonilerin çökmesine neden olduğunu söyleyen Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarımsal Biyoteknoloji Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Devrim Oskay, iklim değişikliğinin, hastalığın arılar üzerindeki etkisini artırdığını bildirdi.
Kahverengi ve kırmızımsı renkteki bir parazit türü olan varroa akarı, arılarda aynı adı taşıyan bir hastalığa yol açıyor. Ülke arıcılığını tehdit eden hastalıklar arasında yer alan varroa, verim düşüklüğüne ve ekonomik kayıplara neden oluyor.
Son olarak bu yılın haziran ayında Avustralya'da çok sayıda kolonide tespit edilen hastalık nedeniyle ülkede çeşitli biyogüvenlik önlemleri alındı.
Varroa akarlarının arılar üzerindeki etkisi hakkında AA muhabirine açıklamada bulunan Dr. Öğretim Üyesi Devrim Oskay, dünya üzerinde koloni varlığı ve genetik çeşitlilik açısından Türkiye’nin önemli bir kaynak olduğunu belirtti.
Dünya genelinde 30 bal arısı ırkı bulunduğu ve bunların 5'inin Türkiye'de yaşadığı bilgisini veren Oskay, "Ülkemiz yaklaşık 8 milyon bal arısı kolonisine ev sahipliği yapıyor. Dünyada koloni başına düşen bal verimi ortalaması 24 kilogram. Bal arısı koloni varlığı ve genetik çeşitlilik bakımından ülkemiz dünyada ön sıralarda bulunurken koloni başına ortalama 15 kilogram bal verimi nedeniyle alt sıralara düşüyoruz." dedi.
– "Arıcılık sektörünün en önemli problemi"
Olumsuz iklim koşulları, hastalık ve zararlılara bağlı olarak Türkiye'de yaklaşık her yıl yüzde 10 ila 40 koloni kaybı yaşandığını ifade eden Oskay, söz konusu hastalıklardan biri olan varroanın ilk olarak 1963'te Avrupa'daki bal arılarında tespit edildiğini, ülkemizde ise 1970’li yılların başından itibaren görüldüğünü kaydetti.
Hastalığa neden olan akarın bugün dünyanın her ülkesinde bal arılarını tehdit ettiğini aktaran Oskay şöyle devam etti:
"Varroa akarları yetişkin bal arıları üzerinde beslenip yaşayabildikleri gibi gelişmekte olan kuluçkadaki larva ve pupalar üzerinde beslenip çoğalarak bal arılarının zayıf düşmesine, yaşam sürelerinin azalmasına, arı kolonisinde deforme kanat gibi virüslerin yayılmasına ve belli bir süre sonra kolonilerin çökmesine neden olabiliyor. Bugün varroa, dünyada arıcılık sektörünün en büyük problemi olarak görülüyor."
– "İyi beslenemeyen arıların savunma sistemleri zayıflıyor"
Akarların kovanlar arasında yayılmasının; üzerinde akar bulunan işçi arıların kovanlarını şaşırıp başka kovana girmesi, yağmacılık davranışı ve arıcıların kovanlar arasındaki arılı, yavrulu çerçeveleri transfer etmeleri yoluyla gerçekleştiğini anlatan Oskay, varroa akarının arılar üzerinde giderek daha etkili olmaya başlamasının nedenlerinden birinin iklim değişikliği olduğunu işaret etti.
Oskay şunları söyledi:
"Araştırmalar yaşanan iklim değişikliğinin bal arısı kolonilerinin üzerinde stres yarattığını ve buna bağlı olarak da varroa akarının etkisini yükselttiğini gösteriyor. Aynı zamanda iklim değişikliğinde bitki türlerinin yok olması, bitkilerin nektar ve polen salgılamalarının azalması, bal arılarının açlıkla veya yetersiz beslenmeyle karşı karşıya kalabileceğini gösteriyor. İyi beslenmeyen bal arılarının da hastalık ve zararlılara karşı savunma sistemleri zayıflıyor."
Dünyada ve Türkiye'de tüm kolonilerde varroa akarı bulunduğuna ve bu nedenle hastalıkla mücadelede karantina veya koloni imhasına başvurulamayacağına dikkati çeken Oskay, hem arı hem de insan sağlığına zararlı olduğu bilinen sentetik kimyasalların kullanımının da arı ürünlerini kirletebileceği uyarısında bulundu.
Oskay bu kirliliğin nedenini şöyle anlattı:
"Varroa akarı ile mücadelede kovanın içine arıcılar tarafından uygulanan sentetik kimyasallar, arıların besin depoladığı ve yavru yetiştirdiği bal mumundan yapılmış peteklere bulaşır. Bal mumunun yapısına mikroskop altında bakıldığında süngerimsi yapıda olduğu görülür. Bu nedenle sentetik kimyasallar peteklerde birikir. Arıcılar eski peteklerini temel petek fabrikalarına göndererek steril edilmiş temel petek levhaları halinde geri alırlar. Bu işlemde yüksek sıcaklık kullanılır. Yapılan araştırmalarda yüksek sıcaklığa maruz kalan bal mumlarında sentetik kimyasalların ortadan kalkmadığı tespit edildi. Bal mumunda kalan kimyasal kalıntılar arıcıların kovanlarına temel petek olarak tekrar geri döner. Bu da zaman geçtikçe kovanlardaki kimyasal kalıntının sürdürülebilir şekilde artmasına neden olur."
– Bitki özleri ve bitkisel yağlar hastalıkla mücadelede faydalı olabiliyor
Oskay, sentetik kimyasal kalıntı sorununun çözümüyle ilgili olarak "Varroa ile mücadelede doğa dostu telli dip tahtası, pudra şekeri, organik asitler, aromatik, tıbbi bitki özleri ve yağları, kuluçkaya yüksek sıcaklık uygulaması, ıslah ve bunun gibi uygulamalar sentetik kimyasal kalıntı sorununun çözümü olarak görülüyor." dedi.
Yakın zamanda yapılan birçok bilimsel araştırmanın bal arısı kolonilerinin sağlığının doğal ürünlerle iyileştirilebileceğini gösterdiğini vurgulayan Oskay sözlerini şöyle tamamladı:
"Ondokuz Mayıs Üniversitesi bünyesinde yapılan araştırmalarda kenevir bitkisi ekim alanlarında bulundurulan arı kolonilerinde varroa akarı düzeyinin önemli ölçüde azaldığı belirtilmiştir fakat henüz varroaya karşı kenevirden yapılmış bir ürün, sektörle tanıştırılmamıştır. Yanı sıra kekik, nane, defne, karanfil gibi bitkilerden elde edilen yağlar ve özlerden hazırlanmış, varroa akarına karşı etkili ürünler, arıcılık sektöründe kullanılmaktadır."