İSTANBUL(AA) – Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Mehmet Ali Akben, bankacılık sektörünün toplam kredilerinin yaklaşık yüzde 59'unun kurumsal ve ticari kredilerden, yine toplam kredilerin yüzde 23'ünün KOBİ'lere verilen kredilerden oluştuğunu belirterek, "Yani toplamda bankacılık sektörü kredilerinin yüzde 82'si üretim yapan reel kesime kullandırılmaktadır. Bu son derece sevindirici bir şey." dedi.
Akben, Türkiye Bankalar Birliği'nin (TBB) 65. Olağan Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türk bankacılık sektörünün güçlü finansal yapısı, yetkin insan kaynağı ve itibarıyla yalnızca finansal sektörünün değil, ekonominin de en önemli unsurlarından birisi olduğunu söyledi.
Kovid-19 pandemisi ve tedarik zinciri sorunları gibi etkenler nedeniyle tüm dünya genelinde görülen ekonomik sorunların çeşitli bölgesel nedenlerle Türkiye'de de hissedildiğini ancak kredi piyasasının etkin bir şekilde çalışmasının, söz konusu olumsuz koşulların ülke ekonomisine etkilerini azalttığını aktaran Akben, bu nedenle kredi piyasasının ve bankaların istikrarına ve etkinliğine özel önem verdiklerini vurguladı.
Akben, "Bankalarımızın finansal sağlamlığını korumak üzere, son 20 yılda çok önemli adımlar atılmıştır. Özellikle 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve söz konusu kanuna bağlı alt düzenlemeler, sektörümüzün kurumsal, teknolojik ve risk yönetimi altyapısını dünyaya örnek olacak bir noktaya getirmiştir." diye konuştu.
Reel sektörün uygun maliyet ve vadede finansmana erişimini, ekonomik büyüme, enflasyonla mücadele ve işsizliğin önlenmesi için önemli gördüklerini ifade eden Akben, bunun aynı zamanda bankaların uzun vadeli mali istikrarı için de hayati önem taşıdığına işaret etti.
Akben, devamla şunları kaydetti:
"Bugün baktığımızda bankacılık sektörünün toplam kredilerinin yaklaşık yüzde 59'unun kurumsal ve ticari kredilerden oluştuğunu görmekteyiz. Yine toplam kredilerin yüzde 23'ü ülkemiz ekonomisi için büyük önem taşıyan KOBİ'lere verilen kredilerden oluşmaktadır. Yani toplamda bankacılık sektörü kredilerinin yüzde 82'si üretim yapan reel kesime kullandırılmaktadır. Bu son derece sevindirici bir şey. Söz konusu oranlar, bankacılık sektörümüzün reel ekonomiyi destekleme fonksiyonunu başarı ile sürdürdüğünü göstermektedir. Ancak içinde bulunduğumuz bu zorlu süreç bankalarımızın daha da fazla katkı sunmasını gerektirmektedir. Özellikle kredi tahsislerinde tematik bir yaklaşımla değerlendirme yapmaları, ülke ekonomisine uzun vadeli katkı sağlayacak alanlara öncelik vermeleri gerekmektedir."
– "Dijitalleşme, finansal kapsayıcılığı artıran olumlu bir gelişme"
Mehmet Ali Akben, stratejik önemi haiz, cari açığı azaltacak, teknolojik inovasyon ve katma değer sağlayacak veya yüksek düzeyde istihdam imkanı sunacak yatırımların finansmanında kolaylaştırıcı ve destekleyici olunması gerektiğini belirterek, bu konuyla ilgili geçilen dönemde yapılan çalışmalara ilişkin bilgi verdi.
Akben, "İnanıyorum ki bankalarımız bundan sonraki süreçte de ekonomi yönetiminin belirlediği, döviz kurlarında istikrar ve enflasyonun düşürülmesi politikalarına uygun, doğru alanlara yönelik kredi faaliyetlerini artırarak ekonomik büyümeye ve istihdama en etkin şekilde katkı sunmaya devam edeceklerdir." dedi.
Bankacılığın Türkiye'de de sürekli gelişim halinde olduğunu, teknolojik, ekonomik ve sosyal değişimlerin bankacılığı da aynı şekilde değişime zorladığını dile getiren Akben, gerekli adımların zamanında atılamamasının hem finansal sektör hem de genel ekonomi için büyük riskler doğurma potansiyeli taşıdığına dikkati çekti.
Bu nedenle bu değişim sürecinin çok iyi takip edilmesi gerektiğini aktaran Akben, bankacılık faaliyetlerinin ve finansal hizmetlerin dijitalleşmesine değindi.
Akben, finansal dijitalleşmede inovasyonun önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Dijitalleşme, finansal kapsayıcılığı artıran, ekonomik birimlere katkı sunan olumlu bir gelişmedir. Diğer taraftan, dijital hizmetler sektöre yeni oyuncular girmesi, mevcut oyuncuların faaliyetlerini genişletmesi veya farklılaştırması yoluyla rekabeti arttırıcı bir unsurdur. Elbette rekabet, belirli bir seviyeye kadar verimliliği arttıran, finansal müşterilerin faydasına olan bir durumdur. Finansal dijitalleşme ile ilgili üçüncü olası etki, denetim süreçlerinin değişmesidir. Dijital ortam, ne yazık ki son derece hızlı gelişen ve kontrolü sağlamanın son derece güç olduğu bir alandır. Üstelik dijital finansal kuruluşlar, finansal işlem denetiminin yanında çok daha özel bir alan olan bilgi teknolojileri güvenliği konusunda da yeni denetim süreçlerinin geliştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu bakımdan dijital finansal kuruluşların ve bunların faaliyetlerinin etkin denetimi ve gözetimini sağlamak bizim önceliklerimizden biri haline gelmiştir. Diğer taraftan, finansal dijitalleşmenin yakın gelecekteki etkilerini, rekabet ve inovasyon boyutu ile birlikte değerlendirilmesi hususunu sektörümüzün değerli yöneticilerinin gündemine bir kez daha getirmek istiyorum."
– Sürdürülebilirlik ve yeşil finansman
Konuşmasında sürdürülebilirlik ve yeşil finansman konularına da değinen Akben, "Reel sektör kuruluşlarımız karbon emisyon azaltımı konusunda zamanında gerekli adımları atmazlarsa karbon vergisi, üretim kotası ve ihracat engeli gibi kısıtlamalarla karşılaşabileceklerdir. Bu yüzden şimdiden hem finansal sektör hem de reel sektör olarak önlemlerimizi almak zorundayız. Bankalarımız yeşil finansmana ağırlık vererek, reel sektörün karbon azaltım yatırımlarını desteklemelidir. Bunun için özellikle uluslararası yeşil finans piyasalarından uzun vadeli kaynak sağlanması önem taşımaktadır." değerlendirmesinde bulundu.
Yeşil ekonomik dönüşümün finansmanı konusunun yalnızca finansal sektörün sorumluluğu olmadığını, bunun geliştirilmesi ve bu alanda yurt dışından kaynak sağlanması için atılması gereken çok önemli adımlar bulunduğunu, bu adımların ancak kurumlar arası güçlü ve etkin bir iş birliği ile gerçekleştirilebileceğini ifade eden Akben, bu bağlamda "Yeşil Mutabakat Eylem Planı"nı, "İklim Şurası"nı önemli bulduğunu söyledi.
Akben, kurumlarının da yeşil bankacılığın geliştirilmesi için yol haritası belirlediğini, 24 Aralık 2021'de yayımladıkları "Sürdürülebilir Bankacılık Stratejik Planı" ile 2026'ya kadar gerekli altyapıyı tesis etmeyi hedeflediklerini aktararak, "Kamu otoritesi ve sektör temsilcileri olarak hep beraber çalışarak önümüzdeki bu zorlu süreci atlatacağımıza, hatta ülkemiz açısından avantaja çevireceğimize inancım tamdır." dedi.