Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, Ay Araştırma Programı ile Ay’a indirecekleri araç ile veri toplamayı hedeflediklerini belirterek, “15 sene sonra Ay’ın üzerinde koloniler göreceğiz. Ay’ın üzerinde insanlar yaşayıp üretim yapabilecek. Yakın yörüngede 100 bin civarında uydu ve çok sayıda uzay istasyonu göreceğiz. Bazı organlar ve dokular üretilebilecek. Kristal olarak büyümesi gereken yapılar, yer çekiminin etkisinden uzakta çok iyi şekilde üretilebilecek” dedi.
Ostim Teknik Üniversitesi’nin 2023-2024 Akademik Yılı açılışına katılan Türkiye Uzay Ajansı Başkanı Serdar Hüseyin Yıldırım, açılış dersinde Türkiye’nin uzay çalışmaları ve bu konudaki hedeflerini paylaştı. Türkiye’nin uzay çalışmaları konusunda geç kaldığını belirten Yıldırım, “Uzay çalışmalarını başlatmakta ve Uzay Ajansı kurmakta biraz geciktik. Bu geç kalma bize pahalıya patladı. Şu anda birçok konuda geriden geliyoruz. 2018’de Uzay Ajansı’nın kurulmasıyla Türkiye ciddi bir adım attı ve artık biz de bu yarışta varız sinyalini verdi. Türkiye’nin uzay sahasında yetişmiş insanı çok az. 2020 yılı boyunca 4 çalıştay yaptık. Oradaki raporlar ışığında Türkiye’nin ilk milli uzay programını hazırladık. Bu on yıllık bir program ve on ana hedef barındırıyor” ifadelerini kullandı.
“Türkiye açısından devrim niteliğinde bir proje”
Hedeflerini anlatan Yıldırım, “Ay Araştırma Programı iki fazdan oluşuyor. Birinci fazı Ay’a gitmeyi öğrenmek. İkinci faz ise Ay’ın yüzeyine bir araç indirerek, o aracın içinde bir bilimsel gezen aracı Ay’ın safına indirmek ve orada gezdirmek, veri toplamak. Türkiye açısından devrim niteliğinde bir projedir bu. Başarıldığı takdirde de bizi çok farklı bir yere götürecektir. Birinci fazda kendi imal ettiğimiz bir uzay aracıyla Ay’a ulaşacağız ve burada en önemli olan nokta da bizi Ay’a götürecek roket motorumuzun tamamen yerli olması. Bu motorun uzay tarihçesi kazanması demek, Türkiye’nin ticari uzayda çok önemli bir hamle yapması demek. İkinci fazda da yumuşak inişi deneyeceğiz. Bunun önemi öncelikle teknoloji ama sadece o değil, Ay çok yakın bir zamanda Dünya’nın bir uzay üssü haline gelecek. Bu seferki hedef Ay’da kalıcı olmak. Bir koloni kurarak devamlı insan yaşamasını sağlamak. Dolayısıyla bizim Ay’da olmamız, Ay’ın kaynaklarının kullanılması açısından hukuken de çok önemli. Orada olmayana hiçbir hak verilmesi söz konusu değil. İkinci hedefimiz uydu yönetimin tek çatı altında toplanması. Tek çatı altında olsun ki dünyayla rekabet edebilelim. Bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi, bu üçüncü hedefimiz milli meselesidir. Dolayısıyla bu bölgesel bir sistem” dedi.
“Uzaya erişimimiz çok kısıtlı”
Dördüncü hedefin uzaya erişim ve uzay limanı olduğunu belirten Yıldırım, “Uzaya erişimimiz çok kısıtlı. Kendi yaptığımız uyduları yörüngeye yerleştiremiyoruz. Bunu değiştirmemiz lazım. Savunma, havacılık ve uzay sanayiinde sıkıntılarımız var. Sanayicilerimiz ve ilgililer bu konuda bir şeyler yapmaya çok hevesliler. Hesaba oturulduğunda ise bunun çok zor olduğu görülüyor. İçerideki pazar şirketlerimizi yaşatmaya yeterli değil. Mutlaka evrensel olmak lazım. Dünyaya satabiliyor olmak gerekir, onu da henüz başarabilmiş değiliz. Kolay bir şey değil bu ekosistemin gelişmesi. Her şeyi de siz yapamazsınız. Kritik öncelikli kararların verilmesi lazım. İnsan kaynağımız çok yetersiz. Uzay olmadan dünyada ciddi hiçbir iş yapılmayacak” diye konuştu.
“Uzay Ajansı kurulduğu zaman dünyanın yörüngesinde 3 bin civarı uydu vardı”
“Uzay nereye gidiyor?” sorularına karşılık Yıldırım, “Uzay Ajansı kurulduğu zaman dünyanın yörüngesinde 3 bin civarı uydu vardı. Gizli fırlatılan uydular da var. Şimdi ise 8 bin 500’e ulaştı. Birkaç sene içerisinde 50 bine ulaşacağı söyleniyor. Dünya’nın çevresi öyle bir hale geliyor ki, uydulara yer yok neredeyse. Bunun da trafiğini sağlamak için çalışmalar yapılıyor. O yüzden yapay zekaya geçilecek. 15 sene sonra ise Ay’ın üzerinde koloniler göreceğiz. Ay’ın üzerinde insanlar yaşayıp üretim yapabilecek. Yakın yörüngede 100 bin civarında uydu ve çok sayıda uzay istasyonu göreceğiz. Bazı organlar ve dokular üretilebilecek. Kristal olarak büyümesi gereken yapılar, yer çekiminin etkisinden uzakta çok iyi şekilde üretilebilecek” açıklamalarında bulundu.