ANKARA (AA) – AYŞE ŞENSOY BOZTEPE – Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Yaban Hayvanları Birimi'nde 3 aydan bu yana tedavi gören nesli tehlike altındaki kara akbaba, kısa süre sonra gökyüzüne kanat çırpabilecek.
Yaklaşık 90 yıldır aynı yerleşkede yaralı ve hasta hayvanlara şifa dağıtan Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi'nin Yaban Hayvanları Birimi'nde birçok türden canlı tedavi görüyor.
Yaban hayvanlarına ilişkin yaralanma, hastalık veya kaçak avcılıktan şüphe edilen durumlarda vatandaşlar 112'yi arayarak, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkililerine doğrudan ihbarda bulunabiliyor.
Ankara'nın yanı sıra Çankırı, Kırıkkale, Bolu, Düzce, Yozgat ve Kırşehir'den gelen ihbarları değerlendiren yetkililer, gerekli gördüğü durumlarda yaban hayvanlarını tedavi için Ankara Üniversitesi Hayvan Hastanesi'ne yönlendiriyor.
Her yıl çok sayıda yaban hayvanına hizmet sunan hastanede, baykuş ve kaplumbağanın yanında, kara akbaba ve şah kartal gibi nesli tehlike altında olan birçok tür de tedavi görüyor.
– "Daha çok yaban hayvanını doğaya kavuşturmayı ümit ediyoruz"
Üniversitenin Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ender Yarsan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, fakültenin toplumsal katkı misyonu doğrultusunda değer üretme odaklı projelere yöneldiğini söyledi.
Hayvan sağlığına yönelik nitelikli hizmet sunmayı sürdüreceklerini belirten Yarsan, "Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı'nın yaban hayvanı çeşitliliğini öne çıkaran bir prestij kitabı hazırlıyoruz. Vatandaşlarımızın farkındalığıyla daha çok yaban hayvanını doğaya kavuşturmayı ümit ediyoruz." dedi.
Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Oytun Okan Şenel de Türkiye'nin yaban hayvanlarının biyolojik çeşitliliği açısından çok önemli potansiyele sahip olduğunu dile getirdi.
Birçok yaban hayvanının göç hattı üzerinde bulunduğu için Türkiye'nin çok farklı çeşitlilikte hayvan türüne ev sahipliği yaptığını ifade eden Şenel, bu türlerden birinin de kara akbabalar olduğunu vurguladı.
Dünyada sayılı ülkede kara akbaba yaşadığını anlatan Şenel, yerleşik oldukları bilinen nadir konumlardan birinin de çok özel bir coğrafyaya sahip olan Ankara Kızılcahamam Soğuksu Milli Parkı olduğunu söyledi.
Bazen kaçak avcılığın mağduru, bazen de zirai zehirlenme nedeniyle kara akbabaların sıklıkla misafirleri olduğunu aktaran Şenel, şöyle devam etti:
"Nesli tehlike altındaki türlerden biri olan bir kara akbaba 3 aydır misafirimiz. Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından Hayvan Hastanemize getirildiğinde nörolojik semptomları vardı. Ayağa kalkamıyordu, kanatlarını açamıyordu, bitkindi, tamamen bizim desteğimizle beslenebiliyordu. Yaralarının bakımı yapıldı, fizik tedavi çalışmalarıyla ayağını yere basıp tüneğine çıkabilir hale geldi, hızla iyileşti. Yakın zamanda uğurlamayı planlıyoruz. Bir aksilik olmazsa kanatlarının gücünü analiz etmeye çalışacağız. Bu hayvanları kapalı duvarlar ardında tutmaktansa kendilerine yetebileceklerine inandığımız ilk anda kontrollü olarak uçuşlarını sağlamaya çalışıyoruz. Birimimizde genelde yaz aylarında yaban hayvanı sayımız artar. Şu an nüfus artışımız başladı. Geçtiğimiz yaz aynı dönemde 120'nin üzerinde hayvanı ağırladığımız oldu. Şu an yaklaşık 50 civarında yaban hayvanı misafirimiz. Tedavileri sürüyor."
– "Doğada yaralandıktan sonra yaşamlarını sürdürme şansları yok"
Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Yaban Hayvanları Birimi Sorumlusu Doç. Dr. İrem Ergin de dünyada koruma altındaki türlerden biri olan şah kartalını da Hayvan Hastanesi'nde dönem dönem misafir ettiklerini dile getirdi.
Şah kartalın, görkemi ve zarafetiyle çok özel bir hayvan olduğunu anlatan Ergin, "Şu an iki şah kartal Hayvan Hastanemizde tedavi görüyor. Dünyada sayısının bu denli azaldığını bildiğimiz hayvanların bu kadar sıklıkla yaralanmayla gelmesi üzücü. Ama diğer taraftan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü ekipleri tarafından bulunup tedavi için getirilmeleri önemli bir kazanım. Çünkü doğada yaralandıktan sonra yaşamlarını kendi başlarına sürdürme şansları neredeyse hiç yok." diye konuştu.
Tedavilerini tamamladıkları hayvanların sonraki süreçlerini merak ettiklerini, hayata ne kadar tutunabildiklerini, sağ kalım becerilerini gözlemlemek istediklerini belirten Ergin, salınmalarından önce sırtlarına Doğa Koruma ve Milli Parklar desteği ile GPS sistemi yerleştirdiklerini ve nerede olduklarını izleme şansına sahip olduklarını sözlerine ekledi.